Adı: Sahte Kraliçe
Orijinal Adı: The Impostor Queen
Yazarı: Sarah Fine
Yayınevi: GO! Kitap
Sayfa Sayısı: 449
Goodreads Puanı: 3.72
Seri: The Impostor Queen #1
Puanım: 🌟🌟🌟
ONU KRALİÇELERİ SEÇTİLER. YANLIŞ SEÇİM YAPTILAR.
Daha küçücük bir çocukken Kupari’nin İhtiyarları tarafından, ateş ve buz büyüsünü ustalıkla kullanan kraliçe Valtia’nın varisi olarak seçilen Elli artık on altı yaşındadır. Kehanete göre gelmiş geçmiş en güçlü Valtia olacak olan Elli bütün hayatını tapınakta lüks içinde, büyücü rahipler tarafından eğitilip tahta çıkacağı güne hazırlanarak geçirmiştir. Ve o büyük gün gelip çatmış, büyücü kraliçe ülkesinin işgal edilmesini önlemeye çalışırken hayatını kaybetmiştir. Tahta çıkma sırası artık Elli’dedir. Elli yeni Valtia olarak halka takdim edilir ama ortada büyük bir yanlışlık vardır. Ölen Valtia’nın büyüsü Elli’ye geçmemiştir. O gerçek bir kraliçe değildir. Büyünün ortaya çıkması için onu türlü işkencelerden geçiren İhtiyarların elinden kaçan Elli bir anda kendini sürgün edilmiş suçluların arasında bulur. Kimliğini gizleyerek bu yeni dünyada kendine bir yer edinmeye çalışırken hakkındaki kehanet ve Kupari büyüsüne dair acı gerçekleri öğrenir. Halkına duyduğu sevgi ve yeni dostlarına duyduğu sadakat arasında kalan Elli büyük bir savaşın eşiğinde, krallığı ve büyüsü tamamen ortadan kalkmadan doğru tarafı seçmek zorundadır.
Sahte Kraliçe okumak için oldukça heyecanlı olduğum ve aylarca bekledikten sonra beklentimin tavan yaptığı bir kitaptı. Hakkında çok güzel şeyler okumuştum ve GO! Kitap'ın yakın zamanda çıkartacağını duyduğumda da heyecandan havalara uçtum. Ne yazık ki beklentimi tam anlamıyla karşılayamadı. (İşte bu yüzden kitapları heyecanla beklememeye çalışıyorum.) (Başaramadı.)
Kitap oldukça akıcıydı ve İstanbul Kitap Fuarı'ndan bu yana pek de kitap okuyamamış ben için ilaç gibiydi. 449 sayfayı iki günden az bir zamanda okudum ki bir YGS-LYS öğrencisi olarak vaktimin büyük bir çoğunluğu konu çalışmaya veya test çözmeye gidiyor. Tabii bunda GO! Kitap'ın yazı karakterini büyük tutmasının da etkisi var ama işte, insan iyi hissediyor.
Kitabın en başından en sonuna kadar bir kere bile kafa karışıklığı hissetmedim. Bence bu önemli bir şey çünkü yepyeni bir dünyayı - bu dünya (bize gösterilen kadarı yani) sadece iki ırktan ve bir krallıktan ibaret de olsa - ve bir de bu dünyanın büyü sistemini okuyucuya düzgün bir şekilde aktaramadığı zaman yazar, işler arapsaçına dönebiliyor. Sahte Kraliçe'de böyle bir sıkıntı hiç yaşamadım.
Sanırım kitaptan umduğum kadar hoşlanmayışım, karakterlere dayanıyor. Ana karakter Elli oldukça silik bir tipti. Evet, Valtia olması gerektiği için belli bir otoritesi bir noktada vardı fakat bütün bunlar bir kenara bırakıldığında ve karakterin büyü yapamadığı dikkate alındığında, kişilik açısından öne çıkan pek de bir yanı yoktu bence. Çalışkan, azimli, dürüst biriydi, bu açılardan Elli'den adil bir kraliçe olurdu kesinlikle ama benim gözümde Elli'nin diğer karakterlerden hiçbir farkı yoktu ki hikayeyi Elli anlatıyor. İç dünyası insanın içine işleyen türden değildi yani.
Ayrıca Elli ve Oskar arasındaki ilişki pek iyi yazılmamıştı bence. Birkaç kere öpüştüler ve birkaç uzun konuşmaları oldu evet ama birlikte olmayı istedikleri için değil de, şartlar onları yan yana getirdiği için birlikte olan iki karakter gibilerdi. Normalde bu hiç sorun yaratmazdı bende fakat yazar (ve Elli'yle Oskar) kitap boyunca bunun aksini iddia ediyorlardı. Ama ben aralarındaki çekimi göremedim ya da neden birlikte bu kadar uyumlu olduklarını anlamadım. Bence sahneler iyi işlenmemişti ve işlenebilirlikleri yüksekti.
Yazar eğer kitapta birçok kısmı "Zaman öyle geçip gitti" diye atlamasaymış, belki Elli ve Oskar'ın yavaş ilerleyen ilişkileri benim gözümde bu kadar eğreti durmazdı. Belki de dururdu, bilemiyorum. Oskar'ı sevmeme rağmen onları bir çift olarak görmeyi pek başaramadım. Beraber oldukları, aşık ve mutlu oldukları sahneler içimi sevgiyle doldurmadı.
Elli Oskar'dan ne zaman "buz büyücüm" diye bahsetse yüzümü buruşturmam var bir de tabii...
Aynı zamanda kitapta sonsuz bir aksiyon vardı fakat hiçbir sahne karakterler için heyecanlandırmadı beni. "Şimdi ne olacak?" ya da "İyi olacaklar mı?" endişesine hiç düşmedim. O açıdan da eksik buldum kitabı. Soluksuz okuduğum sahne pek yoktu açıkçası.
Kitaptaki büyü sistemi hoşuma gitti, büyünün bir şeylere bağlı olması ve bir halka yüzyıllar boyu işlenmesi, kitaptaki görece daha sağlam bulduğum fikirlerdendi. (Yeni olduğu için değil ama güzel düşünüldüğü için.) Büyünün kuralları ve kontrol edilmezse insanların sonunu getirebiliyor olması, sadece kullanıcısının düşmanına değil de kendisine de tehlikeli olması güzel dokunuşlardı.
Sonuç olarak, eğer okuyacak büyülü kraliçeli eğlenceli bir kitap arıyorsanız, Sahte Kraliçe tam da aradığınız kitap olabilir ya da kitaptan beklentileriniz yüksek değilse epey sevebilirsiniz. (Belki de yüksekse bile seversiniz.) Demek istediğim, ben sevdim ama bayılarak okumadım, okuduğum için pişman değilim ama devam kitaplarını özellikle bekleyeceğim bir seri olamadı. Güzeldi, eğlenceliydi, akıcıydı ve keyifli zaman geçirtti bana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder