Adı: Kırmızı Piyano
Orijinal Adı: Black Mad Wheel
Yazarı: Josh Malerman
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 360
Goodreads Puanı: 3.31
Puanım: 4/5
TANITIM
Sese Kulak Verme
Kafes Kitabının Çoksatan Yazarı Josh Malerman'dan Benzersiz Bir Gizem Romanı
Çölde keşfedilen, kaynağı belirlenemeyen bir ses...
Philip Tonka ve grubu The Danes'in bir sonraki hit şarkıları için umutsuzca ilham arama çabaları, Amerikan ordusundan bir generalin ziyaretiyle bölünmüştü. Bir Afrika çölünde nükleer silahları bile etkisiz hale getirebilen bir ses keşfeden Amerikan ordusu, bu sesin kaynağını bulmak için Philip ve arkadaşlarını bir göreve göndermek istiyordu. Bu keşif yolculuğu, kızgın çöl kumları arasında gömülü kalmış bir gizemin kalbine yapılan bir yolculuğa dönüşecekti.
Amerika'da, gözlerden saklı bir hastanede Ellen isimli bir hemşire, vücudundaki tüm kemikleri kırılmış bir hastaya bakıcılık yapıyordu. Hasta bu şekilde nasıl yaralandığı bilmiyordu fakat vücudu mucizevi bir hızda iyileşiyordu. Başına gelenler hakkında her geçen daha çok şeyi hatırlayan bu gizemli hasta, Ellen'ı hiç beklemediği bir yola sokacaktı. Peki bu gizemli hastanın Afrika'daki olaylarla ne gibi bir ilgisi vardır?
YORUM
Okul başladığından beri “uzun” sayılabilecek kitaplardan uzak duruyordum çünkü kitaplar haftalara yayıldığı zaman sakız gibi uzuyor, bayat bir tat bırakıyordu ağzımda. En sonunda bu döngüyü kırmaya karar vererek, Josh Malerman’ın en yeni kitabı, Kırmızı Piyano’ya başlamıştım, daha cumartesi günü. İyi ki de bu kitapla başlamışım diyorum!
Bir süre önce Malerman’dan Gölün Dibindeki Ev’i okumuş, kısacık kitabı bitirene kadar ruhumu teslim etmiştim. Kırmızı Piyano’ya başlarken benzer bir duruma düşeceğimden korkuyordum açıkçası ama yersiz bir korkuymuş. İnkâr etmeyeceğim: kitabın açılması epey uzun sürüyor. İlk 100-150 sayfa gayet yavaş ilerliyor. Karakterleri, olayları, mekânları tanıyoruz ve yazar, gelecek sayfalarda bize göstereceği şeyleri yavaş bir tavırla işliyor sayfalara. Bu süre boyunca birkaç kere kitabı bırakmak isterken buldum kendimi ama bir yandan da kitabın devamını çok merak ediyordum, bırakmadım.
İyi ki de bırakmamışım. Çok güzeldi. Gerçekten çok, çok güzeldi. Son zamanlarda okuduğum kitapların üstüne gelince bir de, daha bir keyif aldım. Malerman’ın iyi bir korku okuyucusu olduğunu biliyordum ve ben, daha yeni yeni bu türü okumaya başlamış biri olarak, yazarın ardındaki okuyucunun izlerini gördüm bu kitapta. Belki de hayal etmişimdir ama sanmıyorum. Mesela daha geçen Lovecraft okumuştum (ilk defa) ve onda gördüğüm bazı şeylerin izleri Kırmızı Piyano’da vardı, bu da bana oldukça zevk verdi.
Kitap ilerledikçe merak arttı, merak arttıkça kendimi tırnaklarımı kemirirken ve sayfaları hızla çevirirken buldum. Kitap bir kere o yavaşlığı üstünden attıktan sonra devamını bayağı kısa sürede okudum. Bir tek, sona yaklaşırken tempo biraz düşer gibi oldu yine, ama o noktaya kadar zaten kendimi çoktan kitapta kaybettiğimden, pek sorun olmadı.
Eğer daha önce Josh Malerman okuduysanız, ucu açık, okuyucuya net yanıtlar vermeyen sonları ne kadar sevdiğini bilirsiniz. Gölün Dibindeki Ev’in sonu da yorumlara açıktı, duyduğum kadarıyla insanlar Kafes’in sonundan da şikâyetçiydi. Kırmızı Piyano’nun sonu da benzer bir “havada kalma” hissiyle geliyor ama açıkçası beni rahatsız etmedi. Hatta hoşuma gitti bile diyebilirim. Kitap boyunca duyulan “ses”in kaynağını sarıp sarmalayan fikirler ve düşüncelerden sonra, net ve kesin bir sonla bitmiş olsaydı bu hikâye, sanırım bir şeyler eksik kalırdı. Bu haliyle bence gerçekten güçlü bitti.
Ayrıca, Kırmızı Piyano, bana bir okuyucu olarak son birkaç ayda ne kadar değiştiğimi gösterdi. Eskiden, yavaş başlayan, belirsiz biten bir kitap beni anlamsızca rahatsız ederdi gibi hissediyorum. Başında sıkılır, sonunda da kendimi kandırılmış hissederdim. Bu kitapta bir an bile böyle hissetmedim. Gerçekten baştan sona, son derece keyif alarak okudum ve Kafes’i de, 2018’in ilk aylarına bir yerlere sıkıştırmayı istiyorum.
Kitapları sıkılmadan okumak en guzeli🙈
YanıtlaSilHerkesten yazarın kitaplarını açık uçlu olarak bitirdiğini duyuyorum.Nedense bu durum kitapları daha çok merak etmeme neden oluyor. Öncelikle Kafes kitabını aldım. En kısa zamanda okuyup, beğenip beğenmediğime karar verip, Kırmızı Piyanoyu öyle almayı düşünüyorum. İthaki, kitabı öyle iyi tanıttı ki, sanırım her halükarda alacağım. :)
YanıtlaSil