Adı: Sen, Ben ve 36 Soru
Orijinal Adı: 36 Questions That Changed My Mind About You
Yazarı: Vicki Grant
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı:
Goodreads Puanı: 3.52
Puanım: 4/5
TANITIM
İKİ YABANCI. İKİ SIR. ARALARINDAKİ UÇURUMU KAPATACAK OTUZ ALTI SORU.
Hildy ve Paul’un, üniversitedeki psikoloji deneyine katılmalarının farklı sebepleri vardı. Deney basit bir soru soruyordu: Sevgi planlı bir şekilde yaratılabilir miydi?
“En kötü anınız nedir?” ve “En son ne zaman kendi kendinize şarkı söylediniz?” gibi sorular, karşınızda oturan yabancıya rahat bir şekilde cevaplayacağınız türden değildi. Fakat siyah-beyaz kadar zıt olan Hildy ve Paul, sorular ilerledikçe çokça sinirlenmiş, kaygılanmış, gülmüş ve ağlamış olacaktı. Bazen sinirden kalkıp gidecek, bazen de soruları cevaplamaya devam edebilmek için birbirlerine ihtiyaçları olacaktı. Sorular bittiğinde ise, ikisi de birbirlerinden sakladıkları sırlarını açığa çıkarmak zorunda kalacaktı. Fakat asıl soru şuydu: Birbirlerini sevebilecekler miydi?
YORUM
Sen, Ben ve 36 Soru’yu okumamın üzerinden haftalar geçti ama ancak bilgisayar başına geçip bir yorum yazabiliyorum, çünkü haziran ayının başından beri bir okuyamama durumudur gidiyor; elime ne alsam yarım kalıyor, pek sarmıyor ve bir türlü oturup okumayı başardığım kitaplar hakkında konuşasım gelmemişti. Sen, Ben ve 36 Soru’yu işte bu okuyamama halinin arasında bir yerlerde elime aldım.
HILDY: Senlik bir durum yok. Hiçbir şey fayda etmiyor. Aslında yüksek sesle kavga ettiklerini duymuyorken bile, kafamda devam ediyorlar bazen.
BOB: ben de yaşadım. Berbat bi şey
HILDY: Aslında yanıldım. Bir şey işe yarayabilir.
BOB: ne?
HILDY: Seninle konuşurken onları düşünmüyorum.
BOB: bir kaşıntıyı unutmak için kendine vurmak gibi
HILDY: Sanırım öyle.
BOB: bana istediğin zaman kafa atabilirsin
Normalde iki güne bitecek kitabı okumam dört gün sürdü, ama şu aralar bir çizgiromanı elime alıp bitirmemin neredeyse bir hafta sürdüğünü düşünürsek, dört gün hiçbir şey. Sen, Ben ve 36 Soru; kesinlikle haziran ayı boyunca okuduğum en keyifli kitaplardan biriydi. Hildy ve Paul arasındaki muhabbetler, Paul’un git gide Hildy’e ısınması, Hildy’nin bir noktada Paul’a balık fırlatması (evet yanlış okumadınız) ve bunun bir şakaya dönüşmesi, Paul’un küçük çizimleri, paylaştıkları her şey...
Okurken kendimi sık sık gülerken ya da sırıtırken buldum. Konusu ve olay örgüsü bakımından çılgın harika bir kitap değil belki, ama türündeki sevimli, keyifli okunan kitaplardan bir tanesi ve okumakta zorlanan bana son derece iyi gelmişti.
Sanırım kitapta en çok birbirlerine ne kadar dürüst oldukları çekti. Hildy, Paul’a ilgi duymaya başladığı andan itibaren bunun hakkında son derece açık ve net; Paul da Hildy’den kesinlikle kaçmıyor ve bir yerden sonra onun da kıza ilgi duymaya başladığını açıkça görebiliyoruz. Kitaba başlarken, “Yok canım, ne alaka ki bu ikisi?” diye sormuş olsam da, kitabı bitirirken deli gibi sırıtıyordum.
Hildy’nin aile sorunları, Paul’un genel tavırları ve yalnızlığı, birbirlerine destek oluşları çok güzeldi. Beş puanlık bir kitap değildi belki, ama gerek tatlı haliyle, gerekse bana okuyamama halim konusunda yardımcı oluşuyla, dört puanı hak eden bir kitap oldu. Eğer böyle sevimli, gençlik aşk romanları okumayı seviyorsanız bir şans verin derim. Güzeldi güzel.
Not: Hildy ve Paul'un yazım dillerinin farklı olması, bunun üzerinden dönen sohbetler, espriler, kitabı daha da gerçekçi yapıyordu ve bu da hoşuma giden bir diğer unsurdu; kitabın gerçekçi oluşu. Çılgın romantik bir hayal değildi; gayet iki genç arasında olabilecek, sakin ve sevimli bir aşık olma hikayesiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder