Adı: Dikenler ve Güller Sarayı
Orijinal Adı: A Court of Thorns and Roses
Yazarı: Sarah J Maas
Yayınevi: Bloomsbury USA Children's
Sayfa Sayısı: 431
Goodreads Puanı: 4.30
Seri: A Court of Thorns and Roses
Türkçe: DEX
Puanım: 5/5
Kış çok ağır geçiyor. Feyre ailesini beslemek zorunda…
Bir gün, avlanırken av olmamak için öldürdüğü kurdun intikamını almaya gelen bir canavar çalıyor kapısını. Ama Feyre'yi almaya gelen canavar bir hayvan değil, Tamlin...
Bir zamanlar dünyayı yöneten ölümcül, ölümsüz perilerden biri.
Feyre'nin, hayatı boyunca dehşet dolu hikâyelerini dinlediği perilerin diyarında yasamaya başlamasıyla dünyası altüst oluyor. Kendini bildi bileli hissettiği şiddetli düşmanlık bu güzel ama tehlikeli ülkede bambaşka bir boyut kazanıyor.
Feyre'nin çok önemli bir görevi var: Ülkenin üstüne gittikçe çöken eski, karanlık gölgenin onu yok etmesini önlemek.
Bu kitap hakkında iki cümleyi nasıl yan yana getireceğimi kara kara düşünürken dedim ki, "Ezgi #YOLO. İçinden geldiği gibi yaz gitsin." Şu an bile tuşlara basarken zorlanıyorum, öyle bir heyecan, öyle bir içimin içime sığmaması durumu, öyle bir "Bunun devamını üzerime fırlatın!" hissiyatı... (Bu yazıyı yazmayı bitirdikten sonra gidip ikinci kitaba başlayacağım zaten.)
İki aydır doğru düzgün kitap okuyamamış, okuduğunda da ya kendini zorlayarak ya da kısa kitaplar bitirerek okumuş biri olarak, Dikenler ve Güller Sarayı bana ilaç gibi geldi gerçekten. Bir önceki gece, öylesine belki sarar diye başladım ve gece saat dörde kadar okudum. Kitabı elimden bırakma sebebim ise, annemin "Ezgi yat artık!" demek için uyanıp sonra geri yatması. Sabah uyandıktan sonra ilk işim tekrar kitabın başına oturmak oldu ve gün içerisinde ara sıra okumaya ara vermem gerekse de, günümün çok büyük bir kısmını bu kitabı okuyarak geçirdiğimi söyleyebilirim.
Son zamanlarda aradığım, ihtiyacım olan ve deli gibi okumak istediğim kurgu ve karakterler ve olaylar ve HER ŞEY bu kitapta mevcuttu. Nasıl açıklayabilirim, bilmiyorum bile. Sanki bu kitap, "Ezgi artık güzel bir şeyler okusun," düşüncesiyle yazılmış gibi, içindeki her şey bana hitap ediyordu. Başka insanların sevmeyeceğini düşündüğüm olaylar olurken bile içten içe LKDKSLAKDJADKHAD moduna girmiştim: Ne mantıklı düşünebiliyordum ne de sakin kalabiliyordum.
Birkaç GIF yardımıyla sizlere kitabı okurken ne hallere girdiğimi açıklamak istiyorum. (Temsili falan değil. Gerçekten bir noktada kitabı bırakmak durumunda kaldım, o kadar etkiliyordu beni.)
Ben kitabın arka kapak yazısını çok önce, daha yurtdışında ilk çıktığı dönem okumuş ve bu kitabı okunacaklar listeme almıştım fakat sonra araya yıl girince aklımdan detaylar çıkmıştı. Basit birkaç detayı hatırlıyordum fakat geri kalanları unutmuştum ve kitabı okumaya başlarken hatırladığım birkaç detayla başladım. İyi ki de öyle yapmışım. Olayların nasıl gelişeceğini bilmeden okumanın heyecanı gerçekten başka.
Karakterlerin hepsinden ayrı ayrı söz etmeyeceğim yoksa bu yazı anlamsızca uzun olur fakat ana karakterler içerisinde Amarantha (adı böyle mi yazılıyordu emin değilim) hariç sevmediğim bir kişi bile yok. Herkese bayıldım, hepsi çok harikaydı. Tamlin, Lucien, Rhysand... ve elbette Feyre. FEYRE.
Ne zaman kitaplarda avcılık ya da benzeri, silah kullanabilmeyi gerektiren bir beceride iyi olan, benden çok da büyük olmayan bir kız karakter görsem kendime bakıp "Bu kitaplarda karakter olsan iki güne ölürdün..." diyorum. Feyre de bana böyle düşündüren karakterlerden biriydi. Periler diyarında kendini bu kadar iyi korumasını beklemiyordum açıkçası bazı noktalarda.
Tamlin ve Lucien'in arasındaki dostluk ve kardeşlik bağı çok hoşuma gitti. Birbirlerinin yanında olmaları, birbirilerine duydukları sonsuz saygı, sevgi ve güven... Onun dışındaki detaylara girmeyeceğim çünkü birden fangirl dürtülerim beni ele geçiriyor ve kendimi salak salak sırıtırken buluyorum... Ya şu an resmen sakin kalamıyorum. #YardımEdin
Güzel ve Çirkin benim en sevdiğim masallardan bir tanesidir ve içinde peri olan kitaplara da ayrı bir sempatim var, gerçekten. (Bakınız: Karen Marie Moning'in Fever'ı ya da Richelle Mead'in Dark Swan'ı. Gerçi Julie Kagawa'nın Iron Fey'ini o kadar beğenmemiştim.) Neyse, demek istediğim, LÜTFEN PERİLERİ KONU ALAN DAHA ÇOK GENÇ YETİŞKİN ROMANI YAZILSIN. Bu kitabın Güzel ve Çirkin'in bir retelling'i olduğunu bilmiyordum (bakmamıştım) ve kitabın ortasında bunu fark ettiğimde küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim.
Kitapta, Feyre'in aşması gereken 3 tane görev olması bana Cam Şato'yu anımsattı ama çok umursamadım çünkü Cam Şato'yu da gerçekten çok sevmiştim ve bence sırıtmıyordu. Ya bu kitabı yorumlayamıyorum gerçekten sadece her şeyiyle o kadar harikaydı ki. Ne zaman mantıklı bir cümle yazmaya çalışsam, düzgün bir noktadan ele almaya uğraşsam içimde bir şeyler patlayacak gibi oluyor ve tek yapmak istediğim etrafta koşuşturarak bütün yakın arkadaşlarıma bu kitabı okutmak.
(Tabii bunu yapmadan önce gidip ACOTAR'la ilgili 92934819234 farklı görsel indirmem lazım bilgisayarıma ve telefonumun kilit ekranı da değişmeli elbette. Sakin kalamıyorum!!!!!)
Not: Eğer güzel, perili genç yetişkin romanı veya serisi biliyorsanız önerebilirsiniz ^^ (Okuyacak yeterince kitabım yokmuş gibi.)
Not 2: Serinin neden 8 kitap olacağını bilen var mı???
Not 3: Yorumu boş verin, ben pes ettim artık. Anlayın çok sevdim ve bu da yetsin kdjskajd
Seri 8 kitap değil, 3 kitap 😉
YanıtlaSilBen bu yorumu yazdığımda, Goodreads'teki bu seri sayfasında 8 kitap olarak görünüyordu. Şimdi 6 kitaba düşürülmüş, çıkarılan 2 kitap "Untitled Novella" olarak görünüyor. :)
Silhttps://www.goodreads.com/series/104014-a-court-of-thorns-and-roses
http://i.hizliresim.com/nE2lXN.png
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilŞuanda son durum nedir acaba 6 kitaptamı kaldılar yoksa 8 mi ?
YanıtlaSilYurtdışında dördüncü kitabın çıkması bekleniyor. Sonrası için durum çok net değil.
SilTeşekkür ederim bilgilendirme için
Sil