Minor Gods (Summoners, #1) - A. M. Yates | Yorum

Adı: Minor Gods
Yazarı: A. M. Yates
Yayınevi: Smashwords
Sayfa Sayısı: 383
Goodreads Puanı: -
Seri: Summoners #1
KİTABIN TÜRKÇESİ BULUNMAMAKTADIR.
İNDİRME LİNKİ İÇİN TIKLAYIN.

Who is behind the mask?
This is the question that haunts Josie Day.
Who is behind the mask of the ruthless Earth Goddess? The one whose plans only began by assassinating the Triune, Josie’s mother, the leader of the Core—summoners of the gods.
The mask of the shadowy Fire God, Josie's reluctant savior, who provokes in Josie feelings she's never been allowed to experience.
The mask of the Triune. Even though Josie's sister now possesses the ultimate power in the Core, Josie doesn't know how to forsake the destiny that was supposed to be hers.
Without the mask, who is Josie Day?
TÜRKÇE ÇEVİRİ
Maskenin arkasında kim var?
Josie Day'in aklından çıkmayan soru bu.
Acımasız Toprak Tanrıçası'nın maskesinin arkasında kim var? Planları; Josie'nin annesi, Core'un lideri, tanrıların çağırıcısı, Triune'a süikastte bulunarak başlamış olan.
Şüpheli Ateş Tanrısı'nın maskesi, Josie'nin isteksiz kurtarıcısı, Josie'nin daha önce yaşamasına izin vermeyen duygular uyandırıyor.
Triune'un maskesi. Core'daki nihai güce Josie'nin kız kardeşi sahip olduğu halde, Josie onun olması planlanan kaderi nasıl terk edeceğini bilemiyor.
Maske olmadığında, Josie Day kim?
Not: Çeviri bana aittir, olası hatalar için özür dilerim!

Arada sırada, belki güzel bir şeyler vardır diye Smashwords'e bakarım, ilgimi çeken ve bedava olan kitapları da sonra okumak üzere indiririm. Bu da o şekilde elime geçen kitaplardan bir tanesiydi ve açıklamasına falan bakmadan, tamamen kapağı sayesinde indirmiştim. Smashwords'teki kriterim benim kapaklardır; eğer bir kitabın kapağı hoşsa, kitabın kendisinin hoş olma ihtimalini daha yüksek buluyorum. Daha profesyonel. Belki sadece bir ön yargıdır, ama benim işime yarıyor; o yüzden bu arama yöntemini bırakmayı planlamıyorum yakın bir zamanda.

Kitap okuma alışkanlığını edindiğimden beri paranormal romance, young adult, urban fantasy, vampire, dystopia gibi türler okuduğumdan bir noktada bunlardan gerçekten bıkmış, kitap okumayı bırakmıştım. Hala da okumam aslında. Bu kitap şu açıdan bir istisna oldu; serinin ilk kitabı ve bedava olması nedeniyle, hemen indirebildiğimden, ne açıklamasını ne de türünü inceleme ihtiyacı hissetmiştim. Ne de olsa beğenmediğim zaman silme şansına sahibim, bir kaybım da olmayacak. Neden uğraşayım ki?

Düşünüyorum da, uğraşmış olsaydım büyük ihtimalle bu kitabı indirmezdim. Dediğim gibi, o türlerden sıkıldığım için artık okumayı tercih etmiyorum, fakat bu kitap da bir paranormal (romance kısmı da var, ama tamamen ona vermek istemiyorum) olduğu halde okudum.

Oldukça orijinal bir yapısı vardı. Başlangıçta öyle karmaşık bir sahneden girdik ki olaya, neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken gerçekten zorlandım; fakat kitap ilerledikçe bütün o kafa karışıklığından kurtularak yazarın yarattığı dünyayı bana gösterdiği kadarıyla kavradığıma inanıyorum ve gerçekten orijinal. Kitapta bu insanlardan "tribe" yani kabile olarak bahsediyor, ben de öyle bahsetmek istiyorum. Kabiledeki kişiler, maskeler yardımıyla çeşitli tanrıları çağırabiliyorlar ve bu tanrılar öyle isimsel tanrılar değiller, basit düşünmüş yazar o konuda: Ateş Tanrısı, Toprak Tanrısı, Sis Tanrısı vs. Aslında kitabın kurgusunda en beğendiğim nokta da buydu, çünkü benim kırk yıl düşünsem bulamayacağım bir şeyi önüme koyuyormuş gibi hissettirdi bana.

Ana karakterin durumu ise ayrı bir hoşuma gitti; aslında yaşaması gereken hayat bir şekilde kız kardeşine geçmiş, ne yapacağını bilemeyen, fakat aynı zamanda güçlü durmaya çalışan bir kız. Olaylar öyle bir gelişiyor ki, hikayeye gelen birkaç yeni karakterle beraber bütün o "gizemli adam" klişesine kapılmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Evet klişe, (hele kitabın sonunda kim olduğunu öğrendiğinizde, yazara sövebilirsiniz: "bu kadar da klişe yapılmaz ki!") ve gerçekten klişe. Tüm kitap boyunca o kişinin aklımdaki kişi olmaması için yazara yalvardıktan sonra, kitabın sonunda aklımdaki kişi çıkmış olmasına ciddi anlamda üzüldüm ve kitabın en sevmediğim noktası da buydu sanırım.

Fakat ondan önce beni bu klişeyle yeterince eğlendirebildiğinden, o konuda çok kızmamalıyım. Sonuçta bu kitabı tamamen eğlenmek adına okuyup, bir çırpıda bitirdim. Çok beklentim yoktu başlarken, bu da kitaptaki bazı fikirleri oldukça beğenmeme yol açtı. Belirttiğim gibi, maskeler mesela. Bir de, bir sahne vardı; klişelerin en sevilen noktalarından biridir ya bu, ben de bunu çok sevdim (çeviri yine benden, biraz da aceleye geldi, olası hatalar için özür dilerim):
"Beni kurtardı."
Gözlerindeki alevler parlamanın ortasında donar gibi oldu.
"Her gece," dedi, her kelimeyle kendini kesiyormuş gibi hissederek. "Her gece düşüyorum, boğuluyorum, donuyorum ve..." bir göz yaşı düşerek dudaklarına dokundu, tuzlu ve sıcak. Sadece bir tane, fakat gözlerinden nehirler akıyormuşcasına acıtmıştı. "her gece, oradasın."
Hala kitabı bitirmiş olmanın heyecanını yaşarken, az önce gidip serinin ikinci kitabını da satın aldım. İlk kitaba başlayışım tamamen şans eseri olabilir, ve pek bir beklentim olmamış olabilir, fakat hoşuma gitti ve devamını da öğrenmek istiyorum. Yazar öyle  bir noktada bırakmış ki, sanırım neler olacağını görmezsem çatır çatır çatlarım. Eh, tabii kitap pek bilindik olmadığından, internette araştırıp öğrenme şansım da yok. Yani ne yapıyoruz, gidip serinin ikinci kitabını alıyoruz! (Aldık.)

Önerip önermediğimden pek emin değilim, fakat sanırım öneriyorum. Yani, İngilizce okumayı seviyorsanız, boş vaktiniz varsa, az çok değişik bir şeyler görmeyi de istiyorsanız fakat klişelere karşı bir nefretiniz yoksa, okuyabileceğiniz bir kitap. Fazlasıyla çok şart var, fakat yapacak bir şey yok. Seveceğinizi %100 garantileme şansım yok, o yüzden de kitap benden bir belki alıyor.

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder