Yazarı: Merve Akıncı
Yayınevi: Müptela Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Goodreads Puanı: -
Bu defter, beraber yaşadığımız her şeyin anısına övgüyle yazılmış, hatırlanmaya değer her şeyi içeriyor. Hayır, bu bir günlük değil, bu senli bir anılar geçidi olacak. Senin ve Benim... Karan ve Bahar'ın... Sevgin içimde büyüyen bir çığı anımsatsa da, o çığın üstüme devrilip sonumu getireceğini adım gibi bilsem de yine de yanında olduğum için, varlığını hissedebildiğim için hep binlerce kez şükrettim. Seni sevmek daha değerliydi, kendimden daha çok…
Uyarı: Yorumda spoiler niteliği taşıyan içerik bulunabilir.
Bu kitap hakkında son derece karmaşık düşüncelere sahibim ve hepsi kitabın sonundan kaynaklanıyor. O noktaya gelene kadar olan düşüncelerim ise kitabı beğenmediğim yönündeydi, fakat kabul etmem gerekir ki sonu dikkate alındığında kızın karakteri oldukça başarılı bir şekilde yansıtılmış. Ha, sevdim mi? Pek sayılmaz.
Şöyle ki, Bahar karakteri son derece takıntılı, obsesif bir karakterdi benim gözümde. Sürekli Karan'ı ne kadar sevdiğini, Karan'ı hiç bırakmayacağını, Karan'ın onun olmasını istediğini ama buna asla sahip olamayacağını, Karan'ın onu sevmediğini vs vs söyleyip duruyor. Aynı zamanda, kendisinin Karan'ın olduğunu ve gerçek aşkının kendisi olduğunu söylüyor; bir noktada esas kız olmak isterken bir diğer noktada aslında esas kızın kendisi olduğunu belirtip, Karan'ı bunu fark etmemekle suçluyordu.
Karan ise hiç çözemediğim bir karakterdi. Bir noktada Bahar'a iyi davranıyor, onu "seviyor"du; bir noktada dünyada en nefret ettiği kişi oymuşcasına kaçıyordu. Etkisinden bir türlü çıkamadığı bir eski aşk sürekli bu iki karakterin arasına girip durdu. Bir noktada Karan'ı bir "bad boy"a benzettim - sadece biraz daha büyümüş bir versiyon. İçki, sigara, uyuşturucu kullanan, içine kapanık ve Bahar'ın da dediği gibi "uçlarda yaşayan" bir karakter. (Buradaki uç kavramı Bahar tarafından "çatının kenarı", "uçurumun kenarı", "korkulukların kenarı" gibi benzetmelerle destekleniyor... Tam alıntıyı koyacaktım fakat altını çizmemişim sanırım, bir türlü bulamadım.)
İki karakter de son derece bencildi bence. Bahar, aşkının karşılık almadığını bir türlü kabullenemeyip sürekli üzülmesini Karan'a yüklüyordu; Karan ise Bahar'ı kullanıyordu. Bir noktada güzel sözler edip, bir noktada kıza acımasız davranıyordu ve cidden sıkıcıydı bu durum. "Kendinize gelin," diyesim falan geldi birçok noktada. (Gerçi Bahar Karan adına kendinden çok ödün veriyordu. Bu noktada ona bencil demek ne kadar doğru bilemiyorum. Karan'a yüklediği suçlar konusunda bencil davranıyordu demek daha doğru olur sanırım. - ki bu da beni rahatsız eden başka bir noktaydı. Kız Karan'a cidden takıntılıydı ve bana birçok noktada 9GAG'de falan dönen "Overly Attached Girlfriend"i hatırlattı. Kendisinden bu kadar vermesi ise beni deli etti. Kızın, sevgilisi dışında bir dünyası yoktu çünkü.)
Kitabın birbirinden bağımsız anılardan oluşması nedeniyle olay örgüsü hakkında pek bir yorum yapamam fakat kitabın sonuyla ilgili orada ne olduğunu söylemeden birkaç şey belirtmek istiyorum: Öyle bir şey beklemiyordum fakat geldiğinde pek şaşırtmadı, çünkü okuduğum iki Merve Akıncı kitabından öğrendiğim bir şey varsa o da son derece dramatik oldukları. Kitap boyunca kullanılan dil oldukça dramatikti ve her ne kadar bu, Bahar'ın yazıları ve Bahar'ın anıları olduğu için karaktere bağlanabilecek olsa da, Şahmelek'i de biraz okumuş biri olarak bunun direkt Merve'nin dili olduğunu düşünüyorum. Sondaki olay da son derece dramatikti bence.
Burası ciddi anlamda spoiler:
Kitap boyunca kız sürekli "Seni bırakıp gitmem," tarzı cümleler etti Karan'a fakat Karan'ın gidip gitmemesiyle ilgili tek kelime edilmemişti. Daha kitabın ilk başlarındayken bile oda arkadaşıma söylediğim şey, "Bu çocuk kızı sevmiyor ama kızı bırakıp gideceğine inanmıyorum,"du. Gözüm ilerki bölümlerden birinde olan "Gittin" kelimesine takılmıştı daha kitabı okumaya başlamadan önce ve Karan'ın gitmesi durumu olduğunun farkındaydım başından beri. Ama gidebileceğine inanmıyordum. "Yeterince dramatik değil, o çocuk gidemez. Kesin ölmüştür - başka şekilde ayrılmalarının imkanı yok," demiştim. Ve bilin bakalım kim haklı? Ben! Bahar'ın anılarında Karan'ın ölümünden söz ediyor. Doğrulukları tartışılır olsa da - nerede gerçek nerede değil pek emin değilim çünkü - bunun gerçek çıkmış olması...
Spoiler sonu denebilir sanırım buraya.
Senli'yi alma sebebim meraktı. Şahmelek'i biraz okumuş ve hiç beğenmemiştim fakat bu benim Senli'yi almama engel değildi. Şahmelek, internette yayınlandıktan sonra kitap olarak karşımıza sunulduğu için büyük sıkıntıları vardı fakat Senli'de bunun olmama ihtimalini bildiğim için önyargımı minimal tutmaya çalışarak okudum. Bu konuda haklı çıktım ve Senli gerçekten de Şahmelek'ten daha başarılıydı fakat yine de sevemedim. Dramatik dilin büyük bir hayranı değilim ve anladım ki Merve'nin tarzı bana hiçbir şekilde hitap etmiyor. Eğer "Ben bu tür kitapları severim," derseniz Senli'yi alıp okuyabilirsiniz. Altını çizebileceğiniz çok yer var :P
Aslında kitaba 1 puan verecektim çünkü 1 puanın karşılığı "Beğenmedim," oluyor fakat karakterin bu kadar takıntılı olmasının bir nedene bağlanması ve Karan'ın Bahar'a kötü geldiğinin kitapta başka karakterler tarafından belirtilmesi nedeniyle 1 vermeye içim el vermedi; hakkını yemiş gibi hissettim kendimi.
Not: Tekrarlama ihtiyacı duyuyorum, dramatik dilden nefret ediyorum: Kimse kimseye "Sen benim sonbaharım olacaksın. Senden ötesi, senden sonrası yok." gibi cümleler söylemiyor. (Bu sefer alıntılarla uğraşmadım ama gerçekten çok yerin altını çizdim.)
Bence dramatik dilden pek hoşlanmayan insanlar olarak sevimli bir topluluk kurmalıyız:)
YanıtlaSilSence senli nasıl gerçekten okusam mı okumasam mı bilemiyorum sence okumaya değer mi?
YanıtlaSilBu yazı benim düşüncelerimi içeren yazı...
Sil