[Blog Tur] Halüsinasyon - Alein Kentigerna | Ön Okuma & Yorum

Adı: Halüsinasyon
Yazarı: Alein Kentigerna
Yayınevi: Panama Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 420
Goodreads Puanı: -
Seri: -

Doğradığı her kurbanın üzerine başka bir kadının ismini dağlayan bir sapık... Katilin saplantı haline getirdiği 118 rakamının gizemi...
Polisle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan kan içici bir avcı. Onun peşine düşen, kendi ruhsal sıkıntıları içinde boğulup kalmış kırk dört yaşında bir profil uzmanı.
Aklın sınırlarını zorlayan bir hayal gücü, kalbin temposunu bozacak bir gerilim ve hemen yanı başınızda soluğunu hissedeceğiniz güçlü karakterler. Elinizdeki kitap pimi çekilip beyninizin labirentlerine bırakılmış bir bomba etkisi yaratacak!
Soluğunuzu kesecek, zihninizi allak bullak edecek, sarsıcı, gerçekçi bir psikolojik-gerilim kurgu.
Bildiğiniz her şeyi unutun ve aklın sınırlarını zorlayacak bu gizemli hikâyenin kapılarından geçin; kitabı bitirdiğinizde hayat çok farklı olacak.
Çünkü zihninizde açtığı tahribatı kolay kolay tamir edemeyeceksiniz!
Hiç düşmeyen bir tempo!
Tedirgin edici bir gerilim!
Baş döndürücü ve karmaşık bir gizem!
Tahmin edilmesi imkânsız bir son!

Doğrusu yorumuma nereden, nasıl başlayayım pek emin olamıyorum. Aklımda çok daha detaylı bir yorum vardı, fakat kitabın konusu ve olay örgüsünden söz etmeye başladığım noktada geri kalan her şey çorap söküğü gibi geleceği için oralara pek girmemeyi tercih ediyorum. Ben pek polisiye seven birisi değilimdir çünkü soğuk dil ve alabildiğince detay, özellikle polislerin veya ajanların bir parçası olduğu birimlerle ilgili, beni pek çekmiyor. Bu da benim bu kitaba büyük bir ön yargıyla başlamama neden oldu tabii; fakat yazarın diline ve oldukça fazla detaya alışmayı başardığım noktada, kitabı elimden bırakmak istemedim çünkü o kadar zekice kurgulanmıştı ki, devamında ne olacağını merakla beklemekten başka bir şey gelmedi elimden.
"Toplum dediğin bu işte, yaşadığı çukurun içine sıçan bir hayvan sürüsü. Devletse sıçma saatlerini bile ayarlayan bir kurum. Tanrı da insanların sıçma şekillerine göre günah ya da sevap yazan bir bekçi. Bu kadar basit işte, senin gibi ceket kravat giyenlerin dünyamızı uygarlıkta getirdikleri son nokta bu!" - syf. 356
Bu, kitabın yazarı Alein Kentigerna'nın okuduğum ilk romanıydı ve gelecekte diğer romanlarına da bakmayı planlıyorum doğrusu, çünkü etkilendim. Gerçekten etkilendim. Kitap oldukça basit başladı, sıradan bir profil uzmanı, FBI ajanları ve bir seri katil davasıyla açılışı yapan yazar, olayları ve sırları, bilinmeyeni oldukça dozunda arttırarak hem heyecanı hem de merakı kademe kademe arttırdı. Sunduğu her yeni bilgi parçasıyla okuyucuyu biraz daha kışkırttı, sayfaları çevirmeye biraz daha ittirdi beni. Ve öyle bir nokta geldi ki, her şey çözülerek yerli yerine oturacaktı. Kitaptaki geriye dönüşler, farklı zamanlar, geçmişten ve günümüzden kesitler, hepsi gerçekten çok başarılı bir şekilde yerleştirilmişti. Bir bölümde bir durumdan veya olaydan bahsedildiyse, en fazla iki ya da üç bölüm sonrasında o olayı öğreniyorduk ve elde ettiğimiz bilgi ışığında aklımızda daha fazla soru canlanıyordu; öğrendiğimiz neredeyse hiçbir şey, kitabın ta en sonuna dek pek tatmin edici değildi çünkü her zaman eksik bir parça bulunuyordu.
"Peki bana insanlığımı da geri verecek misin? Etrafımdaki kuşatmadan beni kurtarabilecek misin? Kuşatılmış olduğumu hissediyorum. Bu dünyaya ne için geldiğimi ne için yaşadığımı düşünüyorum ve verebileceğim tek bir cevap var. Tüketmek! Televizyonda izlediğim reklamlar, filmler, bana hep çılgınca tüketmemi söylüyor, ürettiğim şeyin işe yarayıp yaramadığının, verdiğim emeğin hiçbir önemi yok, gözlerim kapalı bir şekilde tüketmemi istiyorlar benden. Ve harcayacak param olmadığında, tüketecek bir şey bulamadığımda kendimi tüketiyorum, ilişkilerimi tüketiyorum. İnsanlığımdan azalıyorum, tükettikçe azalıyorum ve bunun farkında değilim. Filmlerde izlediğim, gerçek hayatta asla karşıma çıkmayacak kadınlara aşık oluyorum, onlarla sevişmek, onlarla aşk yaşamak istiyorum ve karşıma çıkan kadınlarda bilinçaltıma yerleşen o muhteşem film yıldızı kadınları bulamayınca karşımdakinden hızla soğuyorum. Kimseyi anlamadan, dinlemeden yargılayıp kendimden uzaklaştırıyorum. Her şeyden nefret ediyorum, bütün devletlerden, kurumlardan, insanlardan, toplumdan, dinlerden, her şeyden... Hepinizden!" - syf. 242
Üç bölümden oluşan kitap açılışı Mike'ın, yani FBI ajanı olan profil uzmanının hikayesiyle yapıyor, sonrasında Miguel'in hikayesiyle devam ediyor ve en son (aynı zamanda en kısa) bölümde de 118 sayısının gizemini ve önemini açıklayarak kitabın sonunu getiriyordu. Kitap beklentilerimi birçok noktada aşarken, doğrusu sonu beni pek tatmin etmedi, ağzımda biraz acı bir tat bıraktı. Sanki yazar, iki, hatta iki buçuk bölümde anlatmış olduğu tüm o hikayeye bir son yazamamış hissiyatı bıraktı bende, sanki kolay yolu seçerek kaçmış gibiydi, benim için büyük bir hayal kırıklığıydı yani. Ben zeki kurgulanmış kitapları çok severim ve bu kitap o kadar iyiydi ki! Tek sorun sonuydu. Hatta tam sonu da değil, son birkaç sayfası sadece. O noktaya gelene kadar ama... o kadar iyiydi, o kadar detaylı, o kadar gerçekçiydi ki, bir an ben bile dünyadaki yerimi sorguladım.
"Gürültü ve huzur, rekabet ve paylaşım, iyi ve kötü... Aynı kentin içinde, aynı mahallede, hatta aynı evi içinde büyümüş insanlar nasıl bu kadar birbirinden zıt olabiliyor, nasıl dünyayı bu kadar farklı yorumlayabiliyorlar," diye düşündü. "Kimileri yaşadığı hayattan bir şeyler almaya çalışıyor, kimileri ise hayata bir şeyler katmak... Kimisi vahşi bir hayvan gibi insanları öldürüyor, kimileri de insanların hayatlarını kurtarabilmek için ömrünü tüketiyor." - syf. 149
Karakterlerin yaşadıkları, hissettikleri, kişilikleri ve davranışları gerçekten tutarlıydı ve kitapta bahsi geçen kuruluşlarla ilgili oldukça derin, keskin detaylara yer verilmişti. Kitap, benim şu noktada gerçek mi değil mi bilmediğim fakat okurken yeterince gerçek görünen istatistiksel verilerle desteklenmiş, en son noktaya kadar gerçek olabilecek bir hikayeyi okuduğum hissi uyandırmıştı bende. Hayatımda ilk defa bir otopsi okudum ve aynı şekilde ilk defa bir seri katilin karakter ve davranış analiziyle ilgili tahminlerin nasıl yapıldığı hakkında biraz fikrim oldu. Kitabın ne kadarı gerçek ne kadarı değil bilmesem de, doğrusu bana çok şey kattığını hissettiğim bir polisiye macerası oldu. Keşke sonu tam bir kapanışla bitseydi, keşke yazar öyle bir çıkış noktası kullanmasaydı. O kadar güzeldi ki her şey!
"Benim sevdiğim kimse yok!" diye kükredi Miguel. Gözleri alev alev nefret kusuyordu. "Kimse de beni sevmedi. Beraber olduğum kadınlar bile, hepsi de etimin peşindeler. Onlar için et yığınıyım ben, sevilmeyecek aşık olunmayacak, sadece sevişilip kenara atılacak bir adamım. Yalnızca bir seks aracıyım! Bir vibratörden farksızım!" - syf. 243
Mike'in katilin peşinden koşması ve sonradan gelişen her şey o kadar istikrarlı ve planlıydı ki, içten içe yazarın bu denli başarılı bir şekilde kurgulamayı nasıl yapmış olabileceğini sorgulamadan edemedim. Sonrasında Afrodit'le kafa kafaya verip yazarın aslında eski bir FBI ajanı olup olamayacağını konuştuğumuzu bilirim, o derece başarılı yazılmış bu kurgu. Benim gibi polisiyeden uzak duran bir okuyucuya bile sevdirebildiyse kendisini zaten ortada bir durum vardır, bir başarı vardır bence.
"Her cinayetin bir nedeni vardır," dedi Michael. "Ve her katilin içinde bir masumiyet vardır!" - syf. 353
Okumaya başladığımı Instagram hesabımda belirtmiş, altında da kitapla ilgili oldukça olumlu görüşler almıştım; o noktada ön yargım sürmekteydi ve kitabı pek merak da etmiyordum, bir tek o yorumlar ve Demeter'in bitmek bilmeyen "Ben ... sayfadayım, valla okusan çok seversin, işler çok ilginçleşiyor," ısrarlarıyla ön yargımı bir kenara bırakarak okumaya başlamıştım ve iyi ki de okumuşum doğrusu! Normal şartlar altında elimi sürmeyeceğim fakat şu noktada kitaplığımda bulunduğu için çok mutlu olduğum bir kitap. 

Alıntılar aslında benim işim değil, onları Artemis'te göreceksiniz, fakat okurken kendim için altını çizdiğim ve işaretlediğim yerleri de sizlerle paylaşmamış olmak istemediğimden paragraflar arasında serpiştirdim birkaç tane. Eğer altını çizdiğim yerlerin tamamını merak ediyorsanız, yeni yeni kullanmaya başlamış olduğum 1000kitap profilime gidip oradan görebilirsiniz. 

Sonuç olarak okumaktan hiçbir şekilde pişman olmadığım ve okurken oldukça zevk aldığım, beklentilerimi hayli hayli aşan, gerçekten başarılı bir kitaptı Halüsinasyon ve polisiye severlere kesinlikle öneriyorum. Hem belki sonu size, bana dokunduğu kadar dokunmayabilir bile. Ben sadece yediremedim kitabın o şekilde sonlanmasını kendime. Neyse sakinim. :D

Ön Okuma


Rafflecopter çekilişimize katılmayı unutmayın!
a Rafflecopter giveaway

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder