Dizi: The Flash #1.1 | Yorum

Herkese merhaba! Normalde çok dizi izleyen bir yapım yoktur, filmlerde ve dizilerde oldukça sıkılırım fakat bugün elimdeki kitapla bakışırken bir değişiklik yapıp yeni bir diziye bakma kararı aldım. Şu an her hafta bölüm geldikçe izlemekte olduğum tek bir dizi var, o da The 100; onunla ilgili bir yazı yazmak da istiyordum fakat henüz kitabını okumadım, kitabı okuduktan sonra kitap yorumu ve kitap/dizi karşılaştırması tarzı iki farklı yazı gelebilir, aynı yazıda yapabilirim, şu an pek bilmiyorum. Ama tabii konumuz şu an o değil.

Dediğim üzere pek dizi izleyen biri değilim, bu da dizi önerisi/yorumu tarzı yazılar okumadığım anlamına geliyor, yani bu işi "doğru düzgün" yapmanın bir yolu varsa bile bilmiyorum. (varsa beni yorumlarda aydınlatın, yoksa artık hayırlısı) Başlıktan da anlayacağınız üzere şu an burada bulunma sebebim The Flash'ın 1. sezon 1. bölümü hakkında konuşmak. Normalde dizi izleyen biri olduğum gibi, pek diziler hakkında konuşma ihtiyacı duymam ve orijinal planım bu blogda kitap ve kitapla ilgili yazıların bulunmasıydı, fakat bunu kısıtlayan hiçbir kural yok, o yüzden böyle bir yazı yazmakta da sakınca görmüyorum. Blog benim değil mi kardeş :D



KONUSU
S.T.A.R Endüstrilerinin parçacık hızlandırıcısı, hata nedeniyle bir patlamaya sebep olur. Bu patlama hava durumunu değiştirir ve Barry Allen'a bir şimşek çarpar. Bu şimşek onda aşırı hızlı hücre yenilenmesine sebep olur. Kırılan kolu 3 saat içinde iyileşmiştir. Kalbi o kadar hızlı atmaktadır ki hastanedeki makineler ölçemez. Fakat en önemlisi süpersonik bir hıza ulaşmıştır. İlk bölümde saatte 720 km hızda koşmuştur. İmkansızı kovalarken kendisi imkansız olan Barry bu gücünü insanları kurtarmak için kullanır.

DÜŞÜNCELERİM
Az önce de bahsettiğim üzere, ben pek dizi izleyen birisi değilim; yani bir diziyle ilgili bir yazı yazıyor olmam, hele sadece kitap planladıysam, kendi açımdan büyük bir olay. Ben diziye öylesine başladım ve sonradan öğrendim ki, aslında yine CW kanalında yayınlanan Arrow'un bir yan dizisiymiş. Dizinin bir noktasında, Arrow'un ana karakteri Oliver'ı görüyorsunuz; Barry, gücüyle ne yapacağını pek bilemediği için ona danışmaya gidiyor ve doğrusu, ben bu dizinin Arrow'un bir yan dizisi olarak planlandığını ve arada sırada "ortak" bölümleri olacağını bilmediğim için (sonradan bir arkadaşım söyledi, buradan Burcu'ya öpçükler) Oliver'ı ilk gördüğümde bir kahkaha krizine girdim.

Tepkim şuydu: "Arrow'dan Oliver'ın o dizi de ne işi var *kahkaha kahkaha kahkaha*" 
(Bunu biraz daha... abartılı hali de olabilir, çaktırmayın. Bu kadar sakin değildim elbette. Ya lgksdhf)
Neyse sonra öğrendim falan durumu, biraz daha mantıklı geldi, fakat hala o sahnede Oliver'ın klasik "sen yapabilirsin evlat" konuşmasını vermesini yedirememiş bulunmaktayım. Hani olur ya, ana karakter "yapabilir miyim bilmiyorum" triplerine girer, sonra başka, sözüne güven duyulan bir karakter çıkar gelir, çocuğa bir motivasyon konuşması yapar? Hah, bu dizinin daha ilk bölümünde ondan iki tane vardı. Bir değil, tam İKİ. Klişelere karşı bir nefretim yok da, daha dakika bir gol bir, aceleniz niye?

Genel olarak CW dizilerini seviyorum, pek izlemesem de, ve The Flash'i de sevdim. Cidden duygulandığım anları oldu ki, ben ne film ne de dizi izlerken duygulanan bir insanımdır. Bilmiyorum, bir şey, o bölümde benim duygulanmama yol açtı ve hatta içimden, eğer o sahneler uzatılmış olsaydı ağlayabilirdim bile, diye geçirmedim değil. Ki bu bence izlediğimiz herhangi bir şeyde çok önemli; duyguları size yaşatabiliyor mu? (Amatörlüğüm nasıl da belli, hayatımda ilk defa "izlediğim" bir şey hakkında yazıyorum. Normalde hep "okuduklarım" hakkında yazarım.) 

Bunun dışında böyle dikkatimi çeken bir başka şey, ilk önce ana karakterin geçmişinin hikayesinin verilmesiydi ve bence bu başarıyla yapılmıştı; dizinin açılış cümlesi, hikayesini anlatmaya başlayışı, sonra az çok bir şekilde ilerideki bir sahne ile bağlanmış, izleyiciye değil de, bir başkasına anlatıyormuş havası yaratılmaya çalışılmıştı. Eğer Oliver'ın varlığına gülüyor olmasaydım büyük ihtimalle bu detay beni daha çok etkilerdi, AMA OLIVER.

Öhöm. 

Onun dışında karakterler, oyuncular fena değildi. Oyunculuk hakkında tek bir şey bilmediğim için oyunculuklarını eleştirebilecek değilim, fakat her zamanki gibi, bu dizi için de yakışıklı erkekler, güzelli kızlar, havalı yaşlı polis amcalar seçmişler, dizinin kadro seçimini beğendim. Zaten kızlar hep yakışıklı erkekler için dizi, film izler, değil mi? :P (Değil. Gerçi ben pek bilmem. Ben izlemiyorum lsdfh)



Senaryodaki klişelere hiç şaşırmadım fakat aynı zamanda varlıkları üzdü. Ne bileyim, "en yakın arkadaşıma aşığım ama o başkasını seviyor" durumunu bir kere de görmeyelim be, dedirtecek kadar belirgin değildi belki bu, fakat aynı zamanda bizi kusturacak kadar çok gördüğümüz bir şey olduğu için yine bir bıkkınlık hissiyatı vermedi de değil; fakat ben hissediyorum, Barry çok yakında Iris'e olan "aşk"ını atlatacak, hem de çok yeni tanıştığı biriyle! (Spoiler sayılmaz, çünkü bu tamamen "izleyici izlenimi". Of ne havalı kavram oldu. İzleyici izlenimi.) 

Duygusal anları dışında aksiyon kattıkları noktalarda oldukça heyecanlandım, "bakalım bu adamı nasıl yenecek" sorusuyla karşı karşıya kaldım. Şimdi biz çok okuyan, çok izleyen (ben: az izleyen) insanlar olduğumuz için, bazı noktalarda sonunda ne olacağını az çok tahmin edebiliyoruz. Yazarlar diyoruz, iki karakteri birleştirmeyecekse genellikle ayırmaz. Ha, bunu yapmayanları da var elbette, bizi şaşırtabilenleri, fakat ben o şaşkınlığı bir CW dizisinden zaten beklemem. O yüzden az çok sonunu tahmin edebiliyorum; fakat bu bile başka bir heyecan yaratıyor. Diyorum "kötü adamı yenecek" fakat yeni bir soru çıkıyor: Nasıl?

Devamını izleyecek miyim, sorusuna, en can alıcı noktaya (benim için en can alıcısı bu) gelirsek de... yanıtım "bilmiyorum" olacaktır. Şöyle ki, gidip birazdan ikinci bölümü izleyeceğim fakat bir hafta sonra hala The Flash izliyor olmanın hiçbir şekilde garantisi yok. Dediğim gibi, diziyi sevdim ve oldukça eğlendim de, gerek duygulandım gerek heyecanlandım; fakat birçok dizi böyle başlayıp sonralarında benim devam etmek istemememle sonuçlandı. Aslında The Flash'ı da izlemeyecektim, onu seçme sebebim de biraz, Artemis'in bir süre önce blogunda The Flash'le ilgili bir yazı paylaştığını bilmemden kaynaklanıyor. Dedim, Damla'm beğendiyse ben de beğenirim herhalde, ve beğendim!

Kısacası bir dizi arıyorsanız, The Flash'e de bakabilirsiniz. Meraklı bir şekilde bitiyor, yani sonraki bölümü izlemek için ölecek olanlarınız var. Ha, belki de ben bu yazıyı yazarken herkes zaten The Flash'ı izlemiş bitirmiş olur, bilemem. Dediğim gibi pek dizi izleyen bir yapım yoktur, kim ne izler, ne popülerdir pek bilmiyorum. Neyse ben gidip ikinci bölümüne bir bakayım.

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder