Orijinal Adı: Disruption
Yazarı: Jessica Shirvington
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 368
Goodreads Puanı: 4.27
Seri: Disruption #1
Puanım: 5/5
Ya bir mikroçip mükemmel eşinizi bulabilseydi?
Peki ya, bu mikroçip size ve sevdiklerinize karşı kullanılabilseydi?
"Bu harikulade kitap ayaklarımı tamamen yerden kesti. Kesinlikle bağımlılık yaratıcı."
-Ya Midnight Reads-
"Heyecan verici, şaşırtıcı ve sürükleyici. Parazit'i elinizden bırakamayacaksınız."
-Booknut101-
Dokuz yıl önce Mercer Şirketi hayatı kolaylaştırmak adına bir yol geliştirdi. Başta akıllı telefonların evrimleşmiş versiyonları olarak ortaya çıkan M-Bantlar, sekiz yıl içerisinde zorunlu hale geldi. Artık M-Corp sağlığınızı, sosyal durumunuzu ve aşk hayatınızı kontrol altında tutuyordu. Sadece üç negatif sonuç alma hakkınız vardı, sonra hayatınızı mahvediyorlar, sevdiklerinizi elinizden alıp onları yeraltına, kimsenin bir daha onlardan haber alamayacağı bir yere götürüyorlardı.
İki yıl önce Maggie Stevens, en sevdiği insanlardan birisinin alınıp götürülmesini izledi ve bu olay tüm dünyasını altüst etti.
Şimdiyse onlara karşı savaşmaya hazır. Henüz bunu bilmiyorlar ama Maggie, M-Corp'un en büyük kâbusu. Mercer imparatorluğunun varisi Quentin Mercer da Maggie'nin planının kilit noktası. Ancak iki yıldır üzerinde çalıştığı tehlikeli planın parçaları yerine yavaş yavaş otururken Maggie'nin hesaba katmadığı gerçekler, dünyasını bir kere daha altüst etmek ve uğruna savaştığı her şeyi yok etmek için kuytuda bekliyorlar.
Bozulan sözlerle dolu bir dünyada Maggie'nin tutması gereken sözler en can yakıcı olanlar olabilir mi?
Peki ya, bu mikroçip size ve sevdiklerinize karşı kullanılabilseydi?
"Bu harikulade kitap ayaklarımı tamamen yerden kesti. Kesinlikle bağımlılık yaratıcı."
-Ya Midnight Reads-
"Heyecan verici, şaşırtıcı ve sürükleyici. Parazit'i elinizden bırakamayacaksınız."
-Booknut101-
Dokuz yıl önce Mercer Şirketi hayatı kolaylaştırmak adına bir yol geliştirdi. Başta akıllı telefonların evrimleşmiş versiyonları olarak ortaya çıkan M-Bantlar, sekiz yıl içerisinde zorunlu hale geldi. Artık M-Corp sağlığınızı, sosyal durumunuzu ve aşk hayatınızı kontrol altında tutuyordu. Sadece üç negatif sonuç alma hakkınız vardı, sonra hayatınızı mahvediyorlar, sevdiklerinizi elinizden alıp onları yeraltına, kimsenin bir daha onlardan haber alamayacağı bir yere götürüyorlardı.
İki yıl önce Maggie Stevens, en sevdiği insanlardan birisinin alınıp götürülmesini izledi ve bu olay tüm dünyasını altüst etti.
Şimdiyse onlara karşı savaşmaya hazır. Henüz bunu bilmiyorlar ama Maggie, M-Corp'un en büyük kâbusu. Mercer imparatorluğunun varisi Quentin Mercer da Maggie'nin planının kilit noktası. Ancak iki yıldır üzerinde çalıştığı tehlikeli planın parçaları yerine yavaş yavaş otururken Maggie'nin hesaba katmadığı gerçekler, dünyasını bir kere daha altüst etmek ve uğruna savaştığı her şeyi yok etmek için kuytuda bekliyorlar.
Bozulan sözlerle dolu bir dünyada Maggie'nin tutması gereken sözler en can yakıcı olanlar olabilir mi?
Jessica Shirvington'ın, Yabancı Yayınları'ndan çıkan öteki kitabı İki Hayat Arasında'yı geçen sene okumuş ve gerçekten çok beğenmiştim; o yüzden iş Parazit'e gelince, sıfır beklentiyle başlamadığımı söylemem gerek. Beklentimi yine de çok yüksek tutmamaya çalıştım.
Parazit, ilk izlenimi gayet yüksek bir puanla atlattı. Gerek dış kapağın hoş dokusu ve ışıkta parlayan kapağı olsun, gerek kağıt cildin tasarımı olsun, ayracından tutun kitabın iç tasarımına kadar her şeyiyle beni kendine hayran bıraktı. Güzel tasarlanmış, hoş şeylere karşı sakin kalamıyorum :')
Kitaba başlamamla bitirmem bir oldu, ki şu okul temalı iş yükünün altında ezilmemin başladığı günlerde gerçekten bu kadar hızlı bir şekilde kitap okumayı hiç beklemiyordum. Şöyle ki, cumartesi saat 16.00 civarlarında eve gittim, o akşam Parazit'e başladım, ertesi sabah kitap bitmişti. Kitap o kadar sürükleyici ve akıcıydı. (Sürükleyicilik ve akıcılık: Cümlede anlam! Bunlar hep YGS.)
Şaka bir yana, gerçekten kitabı elimden bırakmak istemedim ve kendimi durdurmayı başardığımda da kitabı yarılamış olduğumu fark ettim. Kitaba başlamaya ilk çalıştığımda, biraz keyifsizdim ve okuldaydım, o yüzden o sırada pek iyi bir başlangıç yapamamıştım ama kafamı toparlamış bir halde başına oturduğumda gerçekten kitabın akışına kaptırdım kendimi ve aktı gitti.
Kitapta, M-Corp adındaki bir şirket tarafından üretilen M-Bant adı verilen bir çeşit bileklik, dokuz yıl önce ABD hükümeti tarafından 18 yaşını aşmış her birey için bir zorunluluk haline getiriliyor. Bu teknoloji, insanların her türlü işi yapmasını sağlıyor: Araba kullanmaktan bir şeyler satın almaya, sağlığını kontrol etmekten o kişinin "ideal eşini" bulmaya kadar aklınıza gelebilecek her şey. Ana karakterimizin babası Maggie de, bir "neg" (yani dörtten fazla insanla negatif eşleşme almış biri) olduğu gerekçesiyle Maggie ve ailesinden kopartıldığında, Maggie babasını bulmaya bir nevi yemin ediyor. Kitap da Maggie'nin ana planının başlamasından çok kısa bir süre öncesinde başlıyor.
Maggie (Margaret), birçok gençlik distopyasında görebileceğiniz tipte bir karakter olsa da, kararlılığı, kendi kendine aşıladığı bencilliği ve acımasızlığı nedeniyle bence kendini diğerlerinden az da olsa ayırmayı başarıyor. Daha ilk sayfadan kendisine ısındığım ve kitabın sonuna kadar hiçbir şekilde sevmemezlik etmediğim, dışı çok sert içi yumuşak, okurken okuyucuyu sıkmayan bir karakter. Bencil ve başkalarına zarar verebilecek kararlar veriyor, bundan pişman oluyor ama ana amacından asla sapmıyor.
Bir diğer karakterimiz ise, M-Corp'un varislerinden Quentin Mercer. Bu karakteri, spoiler vermeden nasıl anlatabilirim pek bilmiyorum açıkçası. Kitap boyunca Maggie'ye ne kadar kızdıysam Quentin yüzünden kızdım. Quentin gerçekten çok hoş bir karakter ve açıkçası onu, Maggie'yle tanışmadan önceki haliyle okumayı çok isterdim: Fera-tek adlı teknolojiden önce, sevgilisi Ivy ile çıkarken ve okulun en popüler çocuğu olarak Quentin Mercer adıyla hayatını sürdürürken.
Maggie'den sonraki Quentin'i biliyoruz ama öncesi nasıldı acaba?
Gus ise çok ayrı bir konu. Maggie'yle bir iyiler bir kötü; Maggie'den nefret ediyor ama tam olarak nefret ettiğine hiç inanmadım ben kitabı okurken. Gus, Maggie'nin yaptığı yasa dışı işleri yaparken ona teknolojik desteği sağlayan eleman. Onu da sadece Maggie'yle birlikte geçirdiği zaman içerisinde görebildiğimiz için ve o zaman da bize Gus'ın kişiliği hakkında pek bilgi vermediği için bir şey diyemem ama genel olarak sevdiğim bir karakterdi.
Ama galiba en en en çok merak ettiğim karakter Maggie'nin ağabeyi Samuel. Kitap boyunca iki kere mi ne görüyoruz bu karakteri ama bence Maggie'yle aralarındaki ilişki üzerinde çok şey yazılabilecek, epey ilginç bir ilişkiydi. Bir süredir hiç yakın değiller ve anladığım kadarıyla hiçbir zaman pek yakın olmamışlar fakat Samuel'in Maggie'yi önemsediği bence ortada, o yüzden onun bakış açısından işlerin nasıl yürüdüğünü görmek oldukça destekleyici ve doyurucu olabilirdi. Maggie'nin babalarının gidişini nasıl karşıladığı belli, - kabullenemeyerek - ama Samuel bunla nasıl başa çıktı?
Kitaptaki aksiyon bir an için bile durmuyor ve bu karakterler bir araya gelince bir çırpıda okunabilecek, insanı sıkmayan, farklı ve epey keyifli bir gençlik distopyası çıkıyor ortada. AYRICA, kitabın sonunu asla tahmin edemezdim! (Yani tam olarak sonu değil ama sonun başlangıcı diyelim.) Bu tarz bir şeyin olacağını öngöremeyeceğim gibi, bir başkası "Ya bak kesin böyle olacak," diye anlatsaydı bile inanmazdım: Yazar o kadar ters köşe yapıyor bence.
Tabii bunun nedeni sanırım karakterleri Maggie'nin ağzından görmemiz; eğer karakterlere yaklaşımı daha nötr biri anlatsaydı hikayeyi, belki o zaman az buçuk tahmin edebilirdim. Maggie'nin duyguları o kadar kuvvetli ki, bir noktada bu onu kör ediyor ve bu durum çok doğru bir anlatı olduğu için beğenimi kazandı.
Kısacası ikinci kitabı iple çekiyorum!!! (Duydun mu Yabancı Yayınları? Duydun mu???)
çok harika bir kitap :) bende beklerim :)
YanıtlaSilKitap çok harika. Ancak sonu öngörülebilir çünkü babası o kadar iyi bir parazit yaptıktan sonra neden birden bire neg olsun. Ayrıca o garson kızla ilgili en sonuncu anı sonundaki tahmimi kesin çıkarır nitelikteydi. Sonunda ben şaşırmadım. Tam beklediğim gibiydi. Hatta ikili arasındaki ilişki de beklediğim gibiydi. Kitabı okurken tanıdık bir hikayeyi dinliyormuşum gibiydi. Tek farkı teknoloji unsuru üzerindeki hayal gücü bu kitabı diğer kitaplardan ayırıyordu. Kitap beklediğim gibi ilerlese de en beğendiğim noktasını sizin de değindiğiniz gibi baş karakter Maggie'nin diğer kitap karakterlerinden farklı, şahsına münhasır oluşuydu ve gerçekten çok akıcıydı bende ilk okuduğumda yarıladım zoraki olarak kitabı elimden bırakıp sonra devam etmek durumunda kaldım. Ayrıca sizin gibi abisi bana da gizemli geldi. Babam bildiğin gibi değil dedi. Babasına hayran bir çocuk nasıl bu kadar olumsuz düşünebilirdi ki. Bu nedenle o babada bir sorun olduğu belliydi. Yine de güzel bir kitaptı. Devamını bekliyorum. QUIN acaba yüzündeki yarayı neden saklamıyordu ve o yara da neyin nesiydi mesela bunu hep merak etmişimdir. :)
YanıtlaSil