Adı: Cennet ile Cehennemin Evliliği
Yazarı: William Blake
Yayınevi: Dedalus Yayın
Sayfa Sayısı: 61
Çıkış: 2013
Goodreads Puanı: 4.28
Seri: Dedalus Klasikler #7
'İnanılması mümkün olan her şey hakikatin imgesidir.'
'Hakikat asla anlatılamaz, o anlaşılsın diyedir, inanılsın diye değil.'
18. ve 19. yy İngiltere'sinin yetiştirdiği en önde gelen şairlerinden biri olan Blake bu sefer, birbirlerinden taban tabana zıt iki mekânı, cennet ile cehennemi ortak bir anlaşmaya tabii tutuyor: Evliliğe. İyi ve kötü, sevinç ve keder, yer ve gök görünmez bir bağ ile kenetlenerek bütünleşiyor Cennet ile Cehennemin Evliliği'nde. Kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi zincirinin bir halkası olabilecek miyiz? Şahitlik edeceğimiz bu evlilikte hangi tarafa 'evet' diyeceğiz, cennete mi cehenneme mi?
Bu kitapla karşılaşmam öyle bir şans eseriydi ki, eğer belli başlı olaylar o gün zincirleme bir şekilde var olmayı seçmemiş olsalardı, bir daha bu kitapla burun buruna gelmem gibi bir olasılık olmayacağına adım gibi eminim. Okuldan çıkış izni almış olmam, babamın bana para göndermesi ve o parayı çekebilmeyi başarmam (çok uzun uğraşlar sonucu), ardından arkadaşımla kitapçıya gitme kararı almamız ve benim o sırada onun yanından ayrılıp yeni çıkanlara bakmayı tercih etmem: Bunlardan biri bile olmasaydı bu kitapla karşılaşmamış olacaktım ve bu gerçekten üzücü olurdu.
Orijinal kitap ilk defa 1790 tarihinde, İngiltere'de basılmış "The Marriage of Heaven and Hell"dir ve eğer yanlış değilsem, aynı kitabın birçok çevirisi var. Kitabın yazarı 1700'lerde yaşayıp tahminen 1800'lerin başı gibi vefat etmiş şair William Blake olduğundan, ta bilmem kaç yüz yıl önce yazılmış bir kitabın içeriğine laf yetiştirmek ne haddime? O zamanların düşünce yapısını bilmemem bir yana, adamın kitabı bir 200 yılı aşarak Dedalus Yayın'ın 2013 çevirilerinden biri olmuş, bunu geçebileceğimi pek sanmıyorum.
O yüzden ben de çeviri hakkındaki düşüncelerimi söyleme kararı aldım ve elbette ki gerçekten hoşuma giden birkaç yerden alıntılamalar yapacağım; çünkü bu kitap gerçekten taktir ettiğim düşünceler içermesinin bir yana, herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm cümleler içeriyor. Mesela, favorilerimden biri:
Arzuya sınır koyanlar, kendilerininki sınırlanamayacak kadar yaparlar bunu; sınırlayıcı ya da akıl onun yerine el koyar ve arzusuz olanı yönetir.
Bunun favori cümlelerimden biri olmasının yanında, gariptir ki kitaptaki nadir çeviri hatası içeren cümlelerden de biridir. Diyeceksiniz hatalı çevrildiğini nereden biliyorsun diye, hemen açıklayayım. Kitaptaki belki de en hoşuma giden şey buydu sonuçta: Kitabın çevirisinin hemen önünde, İngilizce, orijinal metinin resimleri var. Yani hem İngilizce'sini okuyabiliyorsunuz, hem 1790'da nasıl bir görüntüyle basılmış görebiliyorsunuz, hem de Türkçe halini okuyabiliyorsunuz. Bu gerçekten taktir ettiğim bir fikirdi ve okurken sayısız kere Türkçe metni orijinal İngilizce metinle karşılaştırdım.
Bunun gerekliliği elbetteki tartışılır fakat bana sorarsanız gerçekten gerekliydi. Hani, orijinal metni karşılaştırmak. Bazı cümleler vardı, çevirisinden hiçbir şey anlamadıktan sonra hemen iki saniyede İngilizce halini bulup okuduğum ve sonra çeviriye tekrar baktığımda aslında çevirmenin bir suçu olmadığını gördüğüm. O cümle gerçekten de farklı bir şekilde çevrilemez, dediğim sayısız nokta oldu: fakat cümlenin ne demek istediğini ancak ve ancak İngilizce halini okuduktan sonra anladım. Bu da dilin bir handikapı olsa gerek; bazı şeyler sadece kendi dilinde anlaşılıyor:
Algı kapıları temizlenirse her şey insana olduğu gibi, sonsuz görünecektir.
If the doors of perception were cleansed every thing would appear to men as it is, infinite.
Bu durumun nedenini ben "kelime seçimi" olarak belirledim. Kelimeler farklı şekilde seçildiğinde anlam yitebiliyor ve bazen, tam da o bahsedilen anlamı karşılayan kelime olamayabiliyor, olsa da kelimeler %100 uyum sağlayamayabiliyor.
Yorumu sonlandırmak gerekirse, bu kitap okurken gerçekten zevk aldığım ve bana bir şeyler kattığına inandığım bir kitap oldu. Dedim, o dönemlerde böyle düşünceler de mi varmış? Bakış açımı genişlettiğine inanıyorum ve bunun için mutluyum. İlk kısımlarda kitabı nasıl okuyacağımı bilemediğinden aynı sayfaları tekrar tekrar okuduğum günleri atlatmış olmak da ayrı bir güzel. Tavsiye eder miyim? Eğer orijinal metni okuyup anlayacak kadar İngilizce bilginiz varsa, evet. Yoksa kafanız karışabilir, demedi demeyin, ve sizi son bir alıntıyla uğurluyorum:
Ardından sordum: "Bir şeyin öyle olduğuna ilişkin kesin inanç, o şeyi öyle kılar mı?"
Şöyle cevap verdi: "Bütün ozanlar böyle olduğuna inanır, tahayyül çağlarında bu kesin inanç dağları yerinden oynatmıştır; ne var ki çoğu kişi herhangi bir şeye kesin inanç besleyecek kabiliyette değildir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder