Yazarı: Umay Umay
Yayınevi: AltıKırkBeş Yayın
Sayfa Sayısı: 95
Çıkış: Haziran 2013
Goodreads Puanı: 3.95
Seri: AltıKırkBeş Şiir Serisi #5
Puanım: 1/5
Puanım: 1/5
Daha önce ne Umay Umay, ne de AltıKırkBeş Yayın'dan bir kitap okumuş, ne de kendi rızamla "şiir" adı altındaki bir kitabı almıştım; fakat bundan önce 645 hakkında çok güzel şeyler duymuş, zevkine güvendiğim bir arkadaşımın Twitter hesabındaysa Orospu Kırmızı'dan bir altıntı görüp etkilenmiş, bu sayede de bu kitabı aklımın bir köşesine, "Okunacaklar" listeme yazmıştım. Haziran 2014'ten bahsediyoruz. Kitabı alıp okumamsa neredeyse Eylül 2014'e denk geliyor, artık nasıl bir köşeye yazmışsam...
Kitabın sayfa sayısı 100'ü geçmiyor ve ben normalde 200-300 sayfalık kitapları bir günde yalayıp yutabilen birisi olarak, normal kitap boyutunun çok altındaki bu 95 sayfalık kitabı bitirmek için 2-3 gün harcamak zorunda kaldım; ve her sayfa tamamen yazıyla bile kaplı değil. Sadece bir cümlenin olduğu sayfalar olduğu gibi, birkaç paragrafın sıkıştırıldığı sayfalar da mevcut. Bu yavaşlığımı kitaba duyduğum antipatiye bağlıyorum:
İnsan anlamadığını sevmez derler ve bu, benle Orospu Kırmızı arasındaki ilişkinin anahtar cümlesi sanırım. Evet, elbette kitabın içinde bana hitap eden noktalar oldu, en yakın fosforlu kalemle üzerini çizmek için koşuşturduğum yerler elbette ki vardı, fakat bu kitabı sevmem için yeterli olmadıklarını söylemem gerekir. Sevdiğim kısımların birinden alıntılama yapmak istiyorum:
Denizin üzerinde, kibrit kutularından bir ev kur bana. Tuzlu su, bütün kibrit uçlarını sakinleştirir. Yangınsız, tutkusuz, şehvetsiz kalırız öylece. Belki, işte belki o zaman aşık oluruz ikimiz, sen bana, ben sana.
Kitabın geneli hakkında ise pek hoş şeyler düşünmüyorum. Nasıl bir haldeyken yazıldıklarını bilmiyor oluşum, bu kitap hakkında hissettiğim negatifliği azaltmaya yetmiyor. Bu bir roman değil ve buna şiir de demem ben. Bu başka bir şey, henüz bir adı yok. Düz yazı desen değil, şiir desen değil; olsa olsa "cümle" olur bunun adı. Tüm kitap yan yana gelişlerini bir türlü açıklayamadığım kelimelerden oluşuyor adeta. Belki bunlar yazarın kafasında çok mantıklı bir düzen halindedirler, fakat benim kafamda sadece kaos var. Kaos, kaos ve daha çok kaos. Orijinal olayım, imge kullanayım derken nerede duracağını bilememiş sanki yazar. Anlaşılamayan o kadar çok satır var ki, kitap bana bir şeyler katacağına benden bir şeyler eksiltmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Sevdiğim bir yerden alıntı yaptığıma göre, bir de hiçbir şey anlamadığım "Burada ne oluyor?" dedirten bir kısım alıntılamak istiyorum. Belki o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim:
Okuyucunun kafasını karıştırma odağını kendine amaç edinmiş kitapları sevemiyorum, sevemeyeceğim. Eğer çok iyi bir şiir çözümleyicisi, imge açıklayıcısı değilseniz önermem. Gerçi o zaman bile önermem. Bana hiçbir şey katmayan, keşke okumasaydım dediğim bir kitap oldu. Ha, bazı yerlerinde "Yaşanmışlık gerek sanırım anlamak için," dediğim noktalar oldu, o yüzden ucunu açık bırakıyorum: Ben beğenmedim, belki siz beğenirsiniz fakat önerir misin derseniz cevabım büyük bir hayır.
Seninle ölmek ne güzeldi. Balkonları temizlerken sol kolum kırıldı. Kan oturuyor gözlerime, yorgun sarı pullar uçuşuyor, midem bulanıyor; seninle sessiz boşluğu yaşayışıma. Durup, zenci bir yosma olduğumu düşünüyorum. Öyle siyahım ki..; şaşırtmıyor beni görünmezliğin şiiri... Artık özgürüm, öyle yalnızım ki...Ayrıca, yazarın keyfi noktalama kullanımını da pek sevdiğim söylenemez fakat bu tamamen altında yatan anlamları algılayamayışımdan. Elbetteki bir anlamı olmalı, yoksa hangi yazar tüm kitap boyunca soru işaretinden kaçıp, kesme işareti kullanacağı yere virgül koyar ki? Ya da gereksiz yere fazla konulan noktalara ne demeli? Hani bir şeyler olduğunu hisseder ama parmakla işaret edemezsiniz ya, tüm kitap boyunca aynı histen kurtulamadım ve her anından nefret ettim. İmgeden kitap yapmışlar, bunu da şiir diye satışa sunmuşlar demelik bir kitap olmuş bence ve beğenmedim. Keşke yanında bir de "kullanım kılavuzu" tadında bir ek verselermiş de, ne okuduğumuzu anlasaydık az da olsa.
Okuyucunun kafasını karıştırma odağını kendine amaç edinmiş kitapları sevemiyorum, sevemeyeceğim. Eğer çok iyi bir şiir çözümleyicisi, imge açıklayıcısı değilseniz önermem. Gerçi o zaman bile önermem. Bana hiçbir şey katmayan, keşke okumasaydım dediğim bir kitap oldu. Ha, bazı yerlerinde "Yaşanmışlık gerek sanırım anlamak için," dediğim noktalar oldu, o yüzden ucunu açık bırakıyorum: Ben beğenmedim, belki siz beğenirsiniz fakat önerir misin derseniz cevabım büyük bir hayır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder