Alacak, okunacak kitaplar hiç biter mi? Bitmez tabii ki. Okumak istediğim kitaplar listesine her geçen gün yenileri eklenirken, amatör kitaplığım artık üçüncü sıra kitaplarını görmeye başladı. Genellikle eski yıllardan kalma vampir, aşk ve fantastik içerikli romanlardan oluşmasına rağmen içinde farklı kitaplar da yok değil. Henüz okumadığım kitaplar bana kötü kötü bakarken de gidip yeni kitaplar almak ancak benim yapacağım bir aptallıktı ve yapmış bulundum, fakat beni kim suçlayabilir ki?
#1: Duygu: Bir Türk Masalı - Işıl Parlakyıldız
Dürüst olacağım, bu kitabı almış bulunmamın ilk ve tek nedeni: Merak. Diyeceksiniz merak ettiğimiz için okuruz kitapları zaten, fakat bu merak bir tık daha farklı. İlk önce turuncu yazı sitesi Wattpad'de yayınlandıktan sonra kitap piyasasına uyarlanan bu kitabı merak ediyor olmanın nedeni, tam da bu aslında: İlk önce internette yayınlandıktan sonra kitap halinde basılmış olması. Nasıl bir değişime uğradığını merak ediyorum; ilk halini okumamış olsam da, hala bir "internet" kitabı mı, yoksa başarılı bir şekilde o değişimi geçirebildi mi meraktayım. Ayrıca, biz Wattpad okur/yazarları, birbirimize destek olmalıyız, değil mi?
Tanıtım:
Anne sıcaklığı, baba emniyeti olmayan bir dünyada ayakta kalmaya çalışan kırılganlık abidesiydi Duygu. Üç yoldaşı vardı onu taşıyan. "Develerim" derdi onlara. O develer ki İstanbul'un en arızalı tipleriydi. Her ne kadar bela makinesi olsalar da Duygu için tek bir gerçek vardı;
"Bekir candı, Ali kandı, Sedat aşktı."
Ve hayat onlar için bir duadan ibaretti. İyiyim…iyiyiz… biz hep iyi oluruz. Güçlü olmayı en zorlu yollarda öğrenmiş dev bir çınardı Sedat. Hayatta yorulmuş, aşktan çoktan vazgeçmişti. Yüreğini ördüğü çelik duvarlar arasına saklamış acımasız bir adamdı o. Acılarla atılmış düğümlerin arasında filiz verebilir miydi aşk? Meleği şeytana döndürüp, şeytanın ruhunu ele geçirebilir miydi aşk?
#2: Çilek Mevsimi (Aşkın Renkleri, #1) - Burcu Büyükyıldız
Bu kitabın da hikayesi biraz Duygu'nunkine benziyor; ikisi de ilk önce Wattpad'de yayınlanmış, ardından basılarak paylaşılmış kitaplar. Öyle ki, Çilek Mevsimi raflardaki yerlerini alalı en fazla iki gün ya olmuştur ya da olmamıştır. Aslında Çilek Mevsimi, daha Wattpad'deki mini mini bir hikayeyken bile okuma listemde olup, bir türlü başlayamadıklarım arasındaydı ve şimdi kitaplar cennetine katıldığı göz önünde bulundurulursa, daha bir şevkle okuyacağıma eminim! Kapak görselinin ilk yayınlandığı tarihten bu yana çıkışını dört gözle bekleyen insanlardan sadece biri olduğuma da adım gibi eminim.
Tanıtım:
Adı gibi kokusu olsa çilek kokacak bir hikâye...
Bir bahar günü çilek kokuları içerisinde tanışan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Mira ve Yağız için aşkın büyüsüne kapılmak çok zor olmamıştı. Diğer taraftan, aralarına bir kara kedi gibi giren Yağızın tehlikelerle örülmüş geçmişi, mutluluklarının uzun sürmesine izin vermemişti. Hızlı ve tutkuyla başlayan bir aşkın özneleriyken kendilerini birdenbire hoyrat bir ayrılığın içinde bulan Yağız ve Miranın günlerine özlemin ıssızlığı sinmişti.
Günün birinde geçmişinin karmaşasını, sırlarını çözüp bir daha gitmemek üzere geri gelen Yağız, ardında bırakıp gittiği mutlu, tasasız, cıvıl cıvıl kadını aynı bulabilecek miydi? Derinden yaraladığı Miraya kendisini affettirebilecek miydi? Daha da önemlisi Yağız, Miraya yaşadıklarını unutturabilecek miydi?
"Ne olacağını bilmiyorum..." dedi onun bakışlarındaki tedirginliği yok etmek ister gibi, "Ama öğrenmek istiyorum Mira. Hayatımdaki tüm kaosa, tüm belirsizliğe rağmen bunu seninle yaşamayı istiyorum." diye fısıldadı ve ardından ekledi, "Çünkü seni incitebilme ihtimalime rağmen, seni istemekten vazgeçemiyorum."
#3: Bay Y'nin Sonu - Scarlett Thomas
D&R indiriminden kitap almak bana yasaklanmalı çünkü bir zaafım var. Öyle bir zaaf ki, bu belki dünyadaki en saçma kitabı bile alabileceğim anlamına geliyor ve sadece iki sebepten dolayı: İyi bir kapak ve indirimde olduğu gerçeği. Kitabı alırken tek baktığım şey, dürüst olacağım, üzerindeki kırmızı 9.90 etiketi ve kapağın kendisiydi. Sonra arka kapağı daha şimdi, bu yazıyı yazmak için kopyalarken okudu
m ve gerçekten ilginç bir kitaba benzediğini itiraf etmeliyim. Hani... gerçekten. Bu kitapla ilgili söyleyebileceğim şu an için pek bir şey yok, fakat rica ediyorum: Benim güzel kapaklı indirim kitapları almamı engelleyin!
Tanıtım:
Lanetli bir kitap. Kayıp bir profesör. Troposfer denilen bir hayal âlemi. Gizemli adamlar, kurgu ile gerçeğin karıştığı günler.
Ariel Manto on dokuzuncu yüzyıl düşünce deneyleri üzerine çalışan bir doktora öğrencisi.
Thomas Lumas’ın yazdığı Bay Y.’nin Sonu çalışma konusu.
Akıl almaz tesadüfler sonucu bir sahafta Bay Y.’nin Sonu’na rastladığında gözlerine inanamadı.
Egzantirik bilim adamı Thomas Lumas'ı iyi biliyordu, kitaplarının ne kadar zor bulunduğunu da.
Üstelik kimilerine göre bu kitap lanetliydi.
Ariel’i aşkın, seksin ve ölümün kol gezdiği bir macera bekliyor.
Bilimi, bilinci, düşünceyi, maddeyi ve varoluşu sorgulamanıza sebep olacak sıradışı bir roman.
#4: Film Kulübü - David Gilmour
Bu kitabı ilk gördüğümde babamla D&R'da geziyorduk. Ben kendime daha "farklı" bir şeyler arıyordum okumak için, babam da bana öneriler yapıyordu. Böyle, hep okuduğum urban fantasy veya young adult romanlarının dışına çıkmak, yeni bir şeyler görmek, bir de, okulumdakilerin okuduğu tarzda şeyler okuyup neler kaçırıyorum onu öğrenmeyi amaçlıyordum. Kısacası bilinmeyen sularda yüzüyordum da denebilir. Babam bana bu kitabı göstermişti, ilginç bir şeye benziyor diyerek ve gerçekten de öyleydi. Kapağında "Oku yok. İş yok. Sorumluluk yok. Sadece haftada üç film izlenecek." yazan bir kitap nasıl ilginç olmayabilir ki? O gün neden almadığımızı hatırlamıyorum, fakat bugün D&R'daki 9.90'lık kitaplardan biri olarak karşıma çıktığında bunun bana evren tarafından yollanmış bir mesaj olduğunu biliyordum: Bu kitabı almalıydım.
Ve ben kimim de evrene karşı çıkacağım?
Tanıtım:
Sıra dışı bir anlaşmaydı: Jesse okulu bırakabilirdi, bütün gün uyuyabilirdi, çalışmasına ya da kira ödemesine gerek yoktu... ama karşılığında haftada üç film seyretmesi gerekiyordu... babasının seçtiği üç filmi.
Baba oğul haftalarca yan yana oturup Çılgın Romantik'ten Rıhtımlar Üstünde'ye, Temel İçgüdü'den Tatlı Hayat'a, gelmiş geçmiş en iyi (ve bazen de en kötü) filmleri izlerler. Filmler sayesinde hayattan konuşurlar... kızlardan, müzikten, kalp acısından, işten, uyuşturuculardan ve dostluktan bahsederler. Oğul giderek kaotik bir ergenden özgüvenli genç bir yetişkine dönüşür, ama Film Kulübü biraz mutlu biraz buruk, kaçınılmaz bir sona yaklaşırken, Jesse babasını bile şaşırtan bir seçim yapar...
Film Kulübü insanı derinden etkileyen bir kitap. Samimi, dobra ve dokunaklı; bir adamın sevgili oğluna yetişkinliğe geçişin çetrefilli yollarında kılavuzluk etme çabasının gerçek öyküsü.
#5: Mezarlarınıza Tüküreceğim - Boris Vian
Bu kitapla tanışmamı özellikle yoruma saklamak istiyorum çünkü uzun uzadıya konuşabileceğim, benim için de bir tık daha özel olan bir hikayesi var. O yüzden bu paragrafı pek uzun tutamam, istesem de yapamam. Tek söyleyebileceğim bunun ilk Boris Vian okuyuşum olacağı ve büyük ihtimalle son olmayacağı; bundan sonra Günlerin Köpüğü'ne de bir el atmak istiyorum fakat kitap hakkında çok şey duydum, belki ilerletemem bu kadar şey bildiğim için. Şu an elimdeki kitap bitsin, büyük ihtimalle ilk iş bu kitaba başlayacağım ve benim için diğerlerine göre daha özel olduğundan, listenin sonuna koymayı tercih ettim. Neden baş değil diye sorarsanız da, bir yanıtım yok.
Tanıtım:
Bu roman ilk kez 1946'da Vernon Sulivan takma adıyla yazıldı. Ve 1949'da "ahlaki değerlere hakaret" ettiği gereçeksiyle yasaklandı. Nedeni, erotizmin "aşırı" gerçekçi bir biçimde betimlenmesiydi. 1940'lı yılların başında Amerika'da yaşanan ırkçılık, şiddet ve hoşgörüsüzlükle dalgasını geçen Mezarlarınıza Tüküreceğim, döneminin ve 20. yüzyılın en ünlü ve çarpıcı romanlarından biridir.
Boris Vian, pek çok yazardan beklenen "duyuları ateşleyici" bir üsluba sahip değildir. Vian'ın üslubu, romanlarında alçak sesle duyulabilen bir müziğin içinde gizlidir. Mezarlarınıza Tüküreceğim, bu müziğin seslendirildiği bir kara roman pastişidir...
YORUM İÇİN TIKLAYIN.
Adı gibi kokusu olsa çilek kokacak bir hikâye...
Bir bahar günü çilek kokuları içerisinde tanışan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Mira ve Yağız için aşkın büyüsüne kapılmak çok zor olmamıştı. Diğer taraftan, aralarına bir kara kedi gibi giren Yağızın tehlikelerle örülmüş geçmişi, mutluluklarının uzun sürmesine izin vermemişti. Hızlı ve tutkuyla başlayan bir aşkın özneleriyken kendilerini birdenbire hoyrat bir ayrılığın içinde bulan Yağız ve Miranın günlerine özlemin ıssızlığı sinmişti.
Günün birinde geçmişinin karmaşasını, sırlarını çözüp bir daha gitmemek üzere geri gelen Yağız, ardında bırakıp gittiği mutlu, tasasız, cıvıl cıvıl kadını aynı bulabilecek miydi? Derinden yaraladığı Miraya kendisini affettirebilecek miydi? Daha da önemlisi Yağız, Miraya yaşadıklarını unutturabilecek miydi?
"Ne olacağını bilmiyorum..." dedi onun bakışlarındaki tedirginliği yok etmek ister gibi, "Ama öğrenmek istiyorum Mira. Hayatımdaki tüm kaosa, tüm belirsizliğe rağmen bunu seninle yaşamayı istiyorum." diye fısıldadı ve ardından ekledi, "Çünkü seni incitebilme ihtimalime rağmen, seni istemekten vazgeçemiyorum."
#3: Bay Y'nin Sonu - Scarlett Thomas
D&R indiriminden kitap almak bana yasaklanmalı çünkü bir zaafım var. Öyle bir zaaf ki, bu belki dünyadaki en saçma kitabı bile alabileceğim anlamına geliyor ve sadece iki sebepten dolayı: İyi bir kapak ve indirimde olduğu gerçeği. Kitabı alırken tek baktığım şey, dürüst olacağım, üzerindeki kırmızı 9.90 etiketi ve kapağın kendisiydi. Sonra arka kapağı daha şimdi, bu yazıyı yazmak için kopyalarken okudu
m ve gerçekten ilginç bir kitaba benzediğini itiraf etmeliyim. Hani... gerçekten. Bu kitapla ilgili söyleyebileceğim şu an için pek bir şey yok, fakat rica ediyorum: Benim güzel kapaklı indirim kitapları almamı engelleyin!
Tanıtım:
Lanetli bir kitap. Kayıp bir profesör. Troposfer denilen bir hayal âlemi. Gizemli adamlar, kurgu ile gerçeğin karıştığı günler.
Ariel Manto on dokuzuncu yüzyıl düşünce deneyleri üzerine çalışan bir doktora öğrencisi.
Thomas Lumas’ın yazdığı Bay Y.’nin Sonu çalışma konusu.
Akıl almaz tesadüfler sonucu bir sahafta Bay Y.’nin Sonu’na rastladığında gözlerine inanamadı.
Egzantirik bilim adamı Thomas Lumas'ı iyi biliyordu, kitaplarının ne kadar zor bulunduğunu da.
Üstelik kimilerine göre bu kitap lanetliydi.
Ariel’i aşkın, seksin ve ölümün kol gezdiği bir macera bekliyor.
Bilimi, bilinci, düşünceyi, maddeyi ve varoluşu sorgulamanıza sebep olacak sıradışı bir roman.
#4: Film Kulübü - David Gilmour
Bu kitabı ilk gördüğümde babamla D&R'da geziyorduk. Ben kendime daha "farklı" bir şeyler arıyordum okumak için, babam da bana öneriler yapıyordu. Böyle, hep okuduğum urban fantasy veya young adult romanlarının dışına çıkmak, yeni bir şeyler görmek, bir de, okulumdakilerin okuduğu tarzda şeyler okuyup neler kaçırıyorum onu öğrenmeyi amaçlıyordum. Kısacası bilinmeyen sularda yüzüyordum da denebilir. Babam bana bu kitabı göstermişti, ilginç bir şeye benziyor diyerek ve gerçekten de öyleydi. Kapağında "Oku yok. İş yok. Sorumluluk yok. Sadece haftada üç film izlenecek." yazan bir kitap nasıl ilginç olmayabilir ki? O gün neden almadığımızı hatırlamıyorum, fakat bugün D&R'daki 9.90'lık kitaplardan biri olarak karşıma çıktığında bunun bana evren tarafından yollanmış bir mesaj olduğunu biliyordum: Bu kitabı almalıydım.
Ve ben kimim de evrene karşı çıkacağım?
Tanıtım:
Sıra dışı bir anlaşmaydı: Jesse okulu bırakabilirdi, bütün gün uyuyabilirdi, çalışmasına ya da kira ödemesine gerek yoktu... ama karşılığında haftada üç film seyretmesi gerekiyordu... babasının seçtiği üç filmi.
Baba oğul haftalarca yan yana oturup Çılgın Romantik'ten Rıhtımlar Üstünde'ye, Temel İçgüdü'den Tatlı Hayat'a, gelmiş geçmiş en iyi (ve bazen de en kötü) filmleri izlerler. Filmler sayesinde hayattan konuşurlar... kızlardan, müzikten, kalp acısından, işten, uyuşturuculardan ve dostluktan bahsederler. Oğul giderek kaotik bir ergenden özgüvenli genç bir yetişkine dönüşür, ama Film Kulübü biraz mutlu biraz buruk, kaçınılmaz bir sona yaklaşırken, Jesse babasını bile şaşırtan bir seçim yapar...
Film Kulübü insanı derinden etkileyen bir kitap. Samimi, dobra ve dokunaklı; bir adamın sevgili oğluna yetişkinliğe geçişin çetrefilli yollarında kılavuzluk etme çabasının gerçek öyküsü.
#5: Mezarlarınıza Tüküreceğim - Boris Vian
Bu kitapla tanışmamı özellikle yoruma saklamak istiyorum çünkü uzun uzadıya konuşabileceğim, benim için de bir tık daha özel olan bir hikayesi var. O yüzden bu paragrafı pek uzun tutamam, istesem de yapamam. Tek söyleyebileceğim bunun ilk Boris Vian okuyuşum olacağı ve büyük ihtimalle son olmayacağı; bundan sonra Günlerin Köpüğü'ne de bir el atmak istiyorum fakat kitap hakkında çok şey duydum, belki ilerletemem bu kadar şey bildiğim için. Şu an elimdeki kitap bitsin, büyük ihtimalle ilk iş bu kitaba başlayacağım ve benim için diğerlerine göre daha özel olduğundan, listenin sonuna koymayı tercih ettim. Neden baş değil diye sorarsanız da, bir yanıtım yok.
Tanıtım:
Bu roman ilk kez 1946'da Vernon Sulivan takma adıyla yazıldı. Ve 1949'da "ahlaki değerlere hakaret" ettiği gereçeksiyle yasaklandı. Nedeni, erotizmin "aşırı" gerçekçi bir biçimde betimlenmesiydi. 1940'lı yılların başında Amerika'da yaşanan ırkçılık, şiddet ve hoşgörüsüzlükle dalgasını geçen Mezarlarınıza Tüküreceğim, döneminin ve 20. yüzyılın en ünlü ve çarpıcı romanlarından biridir.
Boris Vian, pek çok yazardan beklenen "duyuları ateşleyici" bir üsluba sahip değildir. Vian'ın üslubu, romanlarında alçak sesle duyulabilen bir müziğin içinde gizlidir. Mezarlarınıza Tüküreceğim, bu müziğin seslendirildiği bir kara roman pastişidir...
YORUM İÇİN TIKLAYIN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder