Son İmparatorluk (Mistborn, #1) - Brandon Sanderson | Kitap Yorumu


Adı: Son İmparatorluk
Orijinal Adı: The Final Empire
Yazarı: Brandon Sanderson
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar
Sayfa Sayısı: 544
Goodreads Puanı: 4.41
Seri: Mistborn (Sissoylu) #1
Puanım: 5/5

Bir zamanlar, dünyayı kurtarmak için bir kahraman ortaya çıkmıştı. Gizemli bir kalıtıma sahip, diyarların üstüne çöken karanlığa karşı cesurca meydan okuyan bir genç adam.

Yenik düştü.

O zamandan bu yana bin yıl geçti ve dünya, Lord Hükümdar olarak bilinen ölümsüz İmparator tarafından yönetilen, kül ve sisten oluşan bir çölden başka bir şey değil. Üstelik bin yıldır bütün ayaklanmalar ağır bir hüsranla sonuçlandı.

Gecenin sahibi sisler.

Dünyanın sahibi ise Lord Hükümdar.

Ancak her nasılsa umut ölmüyor. İmparatorluğun ve hatta Lord Hükümdar’ın bile sonunu getirmenin hayalini kurmaya cesaret edebilen bir umut.

Planlanmakta olan yeni bir tür isyan var; tarihin en büyük soygununun etrafında inşa edilmekte olan bir isyan, dâhi bir hırsızın kurnazlığına ve beklenmedik bir kahramanın, bir sokak çocuğunun kararlılığına dayanan bir isyan.

Bu kitap gerçekten uzun bir süredir radarımda olan fakat bir türlü alıp da okumaya başlayamadığım bir kitaptı; boyutu nedeniyle gözümü korkutan, devamının çıkmamış olması nedeniyle de el sürmeyi bir türlü başaramadığım, zavallı bir kitap olarak beklemekteydi sırasının geleceği günü. Eğer Akılçelen Kitaplar kitabı bana göndermemiş olsalardı, daha da bir-iki yıl olduğu yerde (artık her nerede ise) beklemeye devam ederdi, diye düşünüyorum ben. [Yaşasın kitaba yapılan göndermeler!] 

Korkularım yersizmiş. Yayınevi daha kısa süre önce ikinci kitabı çıkarttı (gerçi bana ikinci kitap yetmez, tüm seriyi arka arkaya okusam daha iyiydi... üçüncü kitap ocak 2016'da çıksa? hiç mi olmaz?) ve kitabın boyutları sadece bir ilüzyon! Tamam, belki de tam olarak bir ilüzyon değildir ama şöyle ki, kitap o kadar akıcı, o kadar heyecanlı, o kadar sürükleyici ki, elinizden bırakamıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz, aradan 2-3 gün geçmiş ve kitap da bitmiş! En azından bana böyle oldu.

Kitabı bitirmeye yaklaştığımı fark ettiğimde üçüncü günü yaşıyordum ve son 40-50 sayfa kala bir şey beni, başımı kitaptan kaldırmaya zorladı. O an fark ettim zaten kitabın bitmekte olduğunu ve son üç gündür kitabın içinde yaşadığımı gördüm. O kadar ki, kitapta olan biten, benim ruh halimi son derece etkilemeye başlamıştı ve kitabın sonlanıyor oluşu da bir panik sebebiydi. İlk sayfasından son sayfasına kadar derinlemesine bir maceraydı ve kitapta birkaç nokta vardı, yazar o noktalarda kitabı pekala kesip ikinci bir kitaba geçebilirdi ama yapmamıştı. (İşte o noktalarda kendimi çok şanslı hissettim, kitap henüz bitmemişti ki bitse biterdi)

Yani kalınlığına rağmen, bir o kadar daha olsa yine de okurdum, gerçekten. Zaten kitabı Goodreads'teki "favourites" rafıma ekledim, hiç durur muyum! Aah, ah! Keşke elimde ikinci kitap da olsaydı da, ilkini bitirdiğimin saniyesinde başlayabilseydim... Eğer siz de benim gibi kitabın boyutlarından çekiniyorsanız, çekinmeyin gerçekten! Geçmişte okuduğum bazı 200 sayfalı, normal boyutlu kitaplardan daha hızlı bitirdim ben bu dev kitabı.

Ve kitap gerçekten de devdi. Bu, Brandon Sanderson'ın okuduğum ikinci kitabıydı. (İlk kitap Ritmatist'ti ve onu da son derece hızlı bitirmiştim; yine bu ay okundu o da.) Ama ne kitaptı! Ciddiyim, eğer şu an bu bir yazı değil de, yüz yüze yapılan bir konuşma olsaydı, kitabın benim üzerimdeki etkilerini görebilirdiniz. Sakin kalamıyorum. Dün, en az 5 kişiye "AMA BU NASIL OLUR" diye isyan ettiğimi ve sonra hepsine de kitapta olan biteni kısaca özetleyip, isyanımı detaylarla desteklediğimi hatırlıyorum... Kitabın sizin üzerinizde böyle bir etkisi oluyor.

Brandon Sanderson'ı zaten uzun süredir okumak istiyordum ve beğeneceğimi de biliyordum fakat böyle bir şey beklemediğimi itiraf etmeliyim. Kitapta eleştirebileceğim tek bir şey çarpmadı gözüme, bir tek çevirisi biraz daha iyi olabilirdi ama onun dışında MÜKEMMELDİ. Gerçekten, o kadar iyiydi ki, iyi olduğunu söylemek dışında ne diyebilirim bilemiyorum bile. Hmm, deneyelim...

Öncelikle, son derece zeki kurgulanmış bir olay örgüsü içeriyordu ve karakterleri de harikaydı. En son bir kitabı bu kadar beğendiğimde o kitap Locke Lamora'nın Yalanları'ydı ve herkes bence biliyordur o kitabı ne kadar beğendiğimi. Son İmparatorluk için olan hislerim de benzer, hatta  aynı seviyede. Kelsier, Vin, Elend, Sazed, Reen, Marsh, Ham, Breeze, kısacası bütün karakterler (diğerlerini yazmaya üşendi) ayrı bir harikalıktaydı ama elbetteki en iyileri Kelsier'di. Ki öyle olması da beklenirdi, adam Hathsin Firarisi. Of, bu konudaki duygularım fazla çalkantılı!

Sakin, sakin, sakin...

Kitaptan size bahsetmek, konusunu ve olayların bir parçasını anlatmak isterdim ama inanın, başlarsam durabileceğimi hiç sanmıyorum ve okuyup görmeniz, benimle aynı mutluluğu size yaşatacaksa tek kelime anlatmamayı tercih ederim. Bu kadar beğeneceğimi ve hızlı okuyacağımı bilseydim keşke, kesinlikle çooook daha önceden okurdum!

Not: Lütfen üçüncü kitap hızlı çıksın, teşekkürler.

Not 2: Tahminen bahsetmek istediğim 398492534 konunun hepsini atlamışımdır, mazur görün. Hayranlıktan insan oturup doğru düzgün bir yorum yazamıyor ki! Neyini ortaya çıkartacağım? Kitap mükemmel.

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

1 yorum:

  1. Bu seriyi bende okumak istiyorum ama Reading Slump'a girdim ve elimdeki kitabı bitirmem lazım.. İşte hüzün budur ):

    YanıtlaSil