Yorum: Truthwitch (The Witchlands, #1) - Susan Dennard

Adı: Truthwitch
Yazarı: Susan Dennard
Yayınevi: Tor Teen
Sayfa Sayısı: 416
Goodreads Puanı: 4.07
Seri: The Witchlands #1
Puanım: 4/5

On a continent ruled by three empires, some are born with a “witchery”, a magical skill that sets them apart from others.

In the Witchlands, there are almost as many types of magic as there are ways to get in trouble—as two desperate young women know all too well.

Safiya is a Truthwitch, able to discern truth from lie. It’s a powerful magic that many would kill to have on their side, especially amongst the nobility to which Safi was born. So Safi must keep her gift hidden, lest she be used as a pawn in the struggle between empires.

Iseult, a Threadwitch, can see the invisible ties that bind and entangle the lives around her—but she cannot see the bonds that touch her own heart. Her unlikely friendship with Safi has taken her from life as an outcast into one of reckless adventure, where she is a cool, wary balance to Safi’s hotheaded impulsiveness.

Safi and Iseult just want to be free to live their own lives, but war is coming to the Witchlands. With the help of the cunning Prince Merik (a Windwitch and ship’s captain) and the hindrance of a Bloodwitch bent on revenge, the friends must fight emperors, princes, and mercenaries alike, who will stop at nothing to get their hands on a Truthwitch.

Sonu, okuyucu için öldürücü bir merakla bitmediği halde başarılı ve ilginç olabilen kitaplara selam olsun. Evet, senden bahsediyorum Truthwitch!

Kitapta o kadar çok durum, o kadar çok bilgi vardı ki, aklımdan geçenleri toparlayıp neleri sevdiğimi ve neleri sevmediğimi bir bir anlatmayı çok zor buluyorum. Bu satırları birçok kez sildim ve yeniden yazdım; en sonunda ise olaylar değil, karakterler üzerinden yorumlamaya karar verdim bu kitabı. Böylece hem söylememem gereken bir şey söylemediğime emin olabilirim hem de kitabın harika karakterlerinin her birinden bahsedebilirim.

Safiya, Hesstrel ailesine doğmuş, Cartorralı bir domna, yani bir nevi leydi. En büyük sırrı bir Truthwitch olması olduğundan, doğruyla yanlışı ayırt etmesine yarayan büyüsünü çevresindeki birkaç kişi hariç herkesten hayatı boyunca gizlemiş. Onun gücü çok nadiren karşılaşılan bir güç olduğu için, politik oyunlara alet edilmekten korkuyor ve bu yüzden gücünü saklıyor.


Sanırım ilk defa bir kitabın ana karakterine karşı pek bir düşüncem yok. Sadece keşke kendi başının dikine gideceğine, arada bir çevresindekilerin de akıllarının olabileceğine ve onun iyiliği için çalışabileceğine inansaydı; belki o zaman bütün bu karmaşanın en azından bir kısmı engellenebilirdi. Zeki bir kız ve yetenekli de ama birçok yerde beni sinir etti. Öyle ayılıp bayılmasam da, Safi sevdiğim bir karakter oldu ama tahminen bunun nedeni biraz da Iseult. Gerçi Merik'in ülkesine karşı sonradan sergilediği tavırlar Safi'ye birkaç ekstra puan kazanmış olabilir.

Safi'nin geçmişiyle ilgili daha çok detay verilebilirdi. Aklımda hala soru işaretleri var ve bir sonraki kitapta bahsi geçecek şeyler gibi değiller. 

Iseult, Midenzi kabilesinden bir Nomatsi. Aynı zamanda bir Threadwitch, yani büyüsü ona insanların içlerinde bulundukları duyguları ya da onları başkalarına bağlayan bağları görme olanağı veriyor. Nomatsiler, genel olarak kimse tarafından sevilmiyorlar ve gittikleri her yerde aşağılanıyorlar. Onların varlığını umursamayan, normal karşılayanlar da var fakat azınlıklar.

Ben Iseult'ı (adı nasıl okunuyor en ufak bir fikrim yok) Safi'den daha çok sevdim çünkü daha farklıydı. Hayatı boyunca ilk önce kabilesinde yetersiz olmanın yükünü üzerinde taşımış, sonra kabilesinden kaçtığında da dışarıdaki insanların hakaretlerine, nefretine ve çirkin davranışlarına maruz kalmıştı. Safi'yle olan karşılıklı bağlılıkları, bu iki kıza da daha sempatiyle yaklaşmama neden oldu açıkçası ama aralarından favorim kesinlikle Iseult. 

Threadsibling konsepti tam olarak nasıl işliyor emin değilim fakat Safi ve Iseult birbirlerinin Threadsister'ıydılar ve bu da kitabın ortasına onların bu, bir noktada kardeşlik olan farklı dostluklarını yerleştiriyordu. Kitabı çok seviyor olmamın bir nedeni de bu aslında: Kitabın ortasındaki çift, aşık sevgililer değil, birbiri için her şeyi yapacak kadar bağlı olan iki kız dost, kardeşti. 

Birbirlerine olan bu bağlılıkları, benim onları daha çok sevmemi ve onları daha iyi anlamamı sağladı. Sadece keşke bazı şeyleri birbirlerine söyleselerdi. Bazı noktalarda aynı düşünceler içinde olup birbirleriyle konuşmadılar ve içten içe öldüğümü hissettim çünkü bu tür durumlar fazla gerçekçi. Gerçekte de insanlar birbirleriyle konuşmak yerine düşüncelerini içlerine atmayı seçtiği zaman çıldırıyorum da.


Merik, Nubrevna'nın kraliyet ailesine mensup bir prens. Aynı zamanda Iseult ve Safiya'nın macerasında onların yanında yürüyen bir gemici. Tek isteği, ülkesine biraz ticaret getirebilmek, halkının açlığını biraz dindirebilmek. Ayrıca, rüzgarı kontrol edebilen bir Windwitch

Bu karaktere karşı bir ön yargım var. Neden bilmiyorum fakat kitabın en başında karşıma çıktığından beri onu hiçbir zaman yazarın yazdığı öfkesini kontrol edemeyen, tutkulu prens olarak göremedim ve hep bir şeyler beni rahatsız etti. Bu daha çok benimle ilgili ama benimle ilgili olsun ya da olmasın, yazarın çizmeye çalıştığı portre kafamda canlanmadı. Sempati besleyemedim yani. Bu da beni biraz üzdü çünkü eğer bu kısım kafamda bu kadar kopmuş olmasaydı, eminim kitaptan çok daha zevk alırdım.

Not: Ablasının Merik'e Merry diyor olması da tabii karaktere bakış açımı bükmüş olabilir. Merry çok... kadınsı bir lakap? Ama yazarın bu karakteri oldukça sert yapmaya çalıştığına eminim.

Yazı şimdiden çok uzun olduğu için tek bir karakterden daha bahsedeceğim:

Aeduan. Kendisi insanların kanının kokusunu kaydederek onların izini sürebilen ve kanları üzerinde hakimiyet kurarak kaslarını dondurabilen, ayrıca kan üzerindeki büyüsü sayesinde hızla iyileşebilen bir Bloodwitch. Aynı zamanda Cahr Awen'i korumaya adanmış olan manastırın bir keşişi. (Cahr Awen'den bahsetmeyeceğim çünkü zaten benim de kafamda çok oturmadı ve bahsedersem işin içinden çıkamam.) İnsanlar tarafından iblis olarak görülüyor ve büyüsünün Void denilen, insanlara korku salan bir yerden geldiğine inanılıyor.

Ben saçma bir şekilde bu karakteri çok sevdim. Kitabın en başında karşımıza çıkan acımasız ve merhametsiz Aeduan'dan, öğretmeni ve ustasını iyileşmesi için kuyuya yetiştirmeye çalışan Aeduan arasındaki fark o kadar ortada ve bütün bunları görebiliyor olmak o kadar hoştu ki, karaktere ısınmadan edemedim. İçinde yaşattığı ikilemleri olsun, Iseult ile karşılaşmalarındaki tavrı olsun, her şeyiyle birlikte sevdim ben bu karakteri ya. Ortada bir şey yok aslında fakat Aeduan ve Iseult bir çift olabilir mi lütfen? Lütfen!?

Sanırım bu çifti, Safi ve Merik çiftinden daha çok istiyorum. Bu şey olmalı. Ya da ne bileyim, biri bunun üzerine hayran kurgu falan yazsın.


Burada aslında daha çok karakterden bahsedebilir, ana kurgunun etrafında o ya da bu şekilde gelişmekte olan diğer küçük olay örgülerini anlatabilir ve onları da övebilirim fakat bunu yapmayacağım çünkü o zaman kitabı okumanıza gerek kalmaz ve ben bu kitap okunsun istiyorum. Kitabın büyüye yaklaşımı bana daha önce gördüğüm birkaç şeyi anımsatsa da, bence yazar bunu yeterince farklı bir şekilde ele almayı başarmış. Kitapta küçük görünen ama çok düşünülmüş detaylar vardı ve bunlar da beni olaya farklı açıklardan bağladılar.

Kitabın devamını kesinlikle merak ediyorum ve bir ara yazarın diğer kitaplarına da bakacağım. ^_^

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder