Adı: 10 Numaralı Kamara
Orijinal Adı: The Woman in Cabin 10
Yazarı: Ruth Ware
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı:
Goodreads Puanı:
Puanım: 4/5
TANITIM
Son zamanların en gerilim dolu romanlarından 10 Numaralı Kamara’da, seyahat yazıları yazan gazeteci Jo Blacklock on kamaralı lüks bir gemiyle Londra’dan Norveç’e yolculuk eder. Başta her şey şahane gözükür. Kamaralar konforlu, akşam yemekleri şaşaalı ve misafirler seçkin kimselerdir. Fakat günler uzar, gökyüzü kararır ve sert dalgalar gemiyi döverken bir gece Lo korkunç bir olaya tanık olur: Yan kamaradaki kadın, gemiden denize atılmıştır.
Cinayeti aydınlatmaya çalışan Lo, hiçbir şey olmamış gibi davranan yolcular ve görevlilerle mücadele ederken aynı zamanda kendi zihniyle de mücadele eder. Acaba 10 numaralı kamaradaki kadın gerçekten var mıdır?
YORUM
10 Numaralı Kamara’yı bitirmemin üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen, oturup yorumunu ancak yazabiliyorum, bunu da tamamen Irmak sayesinde yapabiliyorum çünkü o “Ezgi, yaz artık,” diyene kadar bu kitaba geri dönmeye ikna edememiştim kendimi. Bir türlü kitabı kafamda bir yere oturtmayı başaramamıştım.
Son zamanlarda bu tür kitaplar ilgimi çekmeye başladı. Önce Kurak’ı okudum, şimdi 10 Numaralı Kamara, gelecek ay da Kimra’yla Karanlık Sular okuma planları yapıyoruz. Gerçi bu türe olan ilgim sanırım aslında yine bir Ruth Ware kitabıyla, geçen sene Yabancı Yayınları’ndan çıkan Kapkaranlık Ormanda’yla başlamıştı tam olarak.
Neyse, kitaba gelirsek... 10 Numaralı Kamara’ya başlarken içimde kitabı seveceğime dair güçlü bir his ve bir umut vardı. Bu tarz kitaplarda en büyük hobim, olayların nasıl gerçekleştiğini ana karakterle birlikte araştırmak, soruşturmak ve parçaları birleştirmeye çalışmak. Bunu yazarın öteki kitabında epey başarılı bir şekilde de yaptığımı düşünüyorum.
Bu kitapta yapamadım.
Ve sanırım bu kitabı bana bu kadar sevdiren en önemli unsur da buydu. Kitap, benim için ilk sayfasından sonlarına kadar gizemini korudu ve Lo’nun başından geçenleri heyecanla okudum. Tabii bunda kitaptaki “haberlerin” de etkisi büyüktü.
Şöyle ki, kitapta 2 zaman dilimi var. Birincisi, bizim asıl okuduğumuz hikayeyi içeren zaman dilimi. İkincisi ise, sosyal medyada gemiyle ilgili olan bitenin anlatıldığı, asıl okuduğumuz hikayeden birkaç gün sonrasını anlatan zaman dilimi.
Bu ikinci akış beni kitap boyunca diken üstünde tuttu (amacı da buydu zaten ve bunu bayağı iyi bir şekilde başardığını düşünüyorum). Heyecanımın büyük bir bölümü hatta o haberlerden kaynaklanıyordu diyebilirim. Okudukça, “Ne yaşanmış olabilir?” sorusuna yanıt aradıkça, olayları çözmekten sürekli uzaklaşıyordum ve bu bana keyif veriyordu. (Sanırım kendi başarısızlığımdan keyif aldığım/alacağım tek nokta bu “mystery/thriller” kitapları olacak jkdkdjaskj)
Kitapta beklentimi karşılamayan tek şey sanırım Lo’nun uzun süreli sevgilisi Judah’la olan ilişkisiydi. Yani bir yandan kitapta, yazarın bu ilişkiyi işleyebileceği çok yeri olmadığının farkındaydım ama bir yandan da (tıpkı Kapkaranlık Ormanda’da yaptığı gibi), kitabın okuyucuya bu açıdan da bir şeyler sunmasını çok istiyordum.
Bu ama pek fazla kişinin takılmayacağı bir detay ve benim beklentilerime dayanıyor, o yüzden çok takmayın derim.
Sonuç olarak, eğer şu ara bu tarz bir kitap okumak istiyorsanız ve 10 Numaralı Kamara’yı gözünüze kestirmişseniz, kesinlikle okumanızı öneririm. Gözünüze kestirmediyseniz de kitaba bir bakın derim. Son zamanlarda okuduğum ve en çok keyif aldığım kitaplardan biri. (Ayrıca şu ara Irmak da okuyor! Ben önerdim! Ben yaptım, ben!! Ahaha.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder