Adı: Son 18 Saniye
Yazarı: George D. Shuman
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 318
Goodreads Puanı: 3.62
Seri: Sherry Moore #1
Bilimsel Bir Gerçek:
İnsan beyninin ön korteksi kısa süreli anıları depolar. Bu anılar yalnızca insanın o an içinde düşündüklerini kapsar ve uzunlukları yaklaşık on sekiz saniye kadardır.
Polis araştırmaları danışmanı Sherry Moore görme engelli ve çarpıcı derecede güzel bir kadın. Ama asıl olağanüstü özelliği, ölen kişilere dokunarak hayattayken geçirdikleri son on sekiz saniyeyi görmesi.
Sherry beş yaşındayken bir kent hastanesinin önündeki basamaklarda, ölümün eşiğine gelmiş halde bulunur. Başına aldığı darbeler görmesini ve o günden öncesini anımsamasını engelleyecek kadar kalıcı hasar bırakmıştır. Yıllar geçer ve Sherry olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunu anlayınca, bu özelliğini insanlara yardım etmek ve sadece onun müdahalesiyle çözülebilecek gizemler konusunda danışmanlık yapmak için kullanmayı öğrenir.
Seri katil Earl Sykes işlediği korkunç cinayetlerden ötürü yakayı hiç ele vermemiştir. Ama ölümle sonuçlanan bir trafik kazasına karışması hapsi boylamasına neden olmuştur. Ve şimdi, aradan neredeyse otuz yıl geçtikten sonra New Jersey'in Wildwood adlı küçük turizm yerleşimine geri dönmüş, iskele bölgesinde avlanmaya, genç kızları iğrenç oyunlarında kullanmak üzere kaçırmaya koyulmuştur.
Kendisi de eski bir yasa yaptırım görevlisi olan yazar George Shuman, gerilim dolu öyküsünü aktarırken gerçekçi bir tarz benimseyerek, otantik soruşturma ayrıntıları vererek okuru heyecanın uçlarına itiyor.
20'den fazla dile çevrilen, soluk soluğa okunacak bir roman.'
Oldukça ilginç bir kitap olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Ben pek polisiye insanı değilimdir aslında, fakat bu da tam olarak bir polisiye sayılamazdı zaten. Kitapta birçok yaşam o kadar farklı yönlerle iç içe geçmişti ki, olayları ve zamanları, mekanları ve kişileri kafamda net bir şekilde oturtana kadar kitabın ilk yüz sayfasını zaten geçmiştik. En başında neyin ne olduğunu anlatmak, karakterleri tanımak, az çok bir fikir sahibi edinmek için yer verilmiş olayları devamında ne olacağını bilmeden ve düşünmeden okuduktan sonra, bir noktada işler netleşti ve o noktadan sonra kendimi kitabın içinde kaybettim.
Oldukça başarılı bir şekilde kurgulanmış, orijinal bir romandı "Son 18 Saniye". Romana başlamadan önce bilmeniz gereken her şey zaten tanıtım yazısında mevcut; spoiler yemekten nefret eden biri olarak vermeyi de düşünmüyorum doğrusu. Bahsi geçen karakterler ve hayatlar, hatta polis davaları bile o kadar iç içeydi ki, en son sayfayı okuyana kadar aslında soru işaretleri mevcuttu. Kitabın sonundan memnun olmadığımı da belirtmek isterim fakat bu tamamen benim bir okuyucu, mutlu son isteyen ve seven bir okuyucu olmamdan kaynaklanıyor. Hayır, kitabın sonu "mutsuz" değil; fakat özellikle sevmediğim birkaç olay içeriyor.
Öyle bir noktada bitiyor ki hatta, kitabın bir seri olduğunu anımsayarak, "Acaba yazar bu kitaba nasıl bir devam yazmış?" diye düşünmeden edemiyorum. Yakın zamanda okuyacağımı sanmasam da, bir gün, elimde okunacak kitaplar azaldığında, ikinci kitabı bir şekilde edinip okumak isterim, doğruya doğru. O nasıl bir sondu öyle! Oldukça beklenmedik ama bir o kadar olası; ayrıca kalbimi kırdı. Tüm kitap boyunca istediğim bir şey vardı da, bu son, o şeyin "olmayacağını" kesinleştirmiş oldu bir nevi; yani elimde değil üzülmemek!
Karakterler ve dil konusunda söyleyecek ne iyi ne de kötü bir yorumum yok; yeterince inandırıcı ve oldukça akıcı bir romandı, üzerine söylenmesi gereken daha fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. "Ortalama" denebilir bu konuda; dilinde özel bir çaba görmedim ve tahminen de yoktu, fakat olması da gerekmiyordu. Olay örgüsüyle kapatıyordu bu açığı. Yani "olay" odaklı bir kitaptı; çoğu polisiye romanın olduğu gibi.
Aynı zamanda April Yayınları'ndan pek kitap okumamıştım daha önce, fakat bu kitaptan sonra, o yayınevinin kitaplarına özellikle dikkat edeceğimi hissediyorum. Daha önce çok okumamış olduğum için ve bu kitabı da yeni okuduğum için, "Acaba daha ne cevherler çevirmiş olabilirler?" diye düşünmeden edemiyor insan. Kısacası takibe aldım yayınevini, bakalım neler bulacağım!
Aslında kitaba 5 değil, 4 vermeyi düşünüyordum fakat siz bunu elbette yeni öğrendiniz. Kitap boyunca ne fazlaca heyecanlanmış ne de duygulanmıştım; oldukça düz ve monoton bir şekilde okumamı sürdürmüş, "Acaba ne olacak?"ları sormak yerine, neler olacağını görmek üzere okumaya devam etmeyi seçmiştim; ta ki son 15-20 sayfaya kadar! Anlayamıyorum, bir son, insanı nasıl bu kadar etkileyebilir? Hayır, sonun özel bir yanı da pek yoktu, fakat bir madalya! Ah o madalya! Nasıl içim gitti, anlatamam.
Şu an o kadar karmaşık duygular yaşıyorum ki... Az önce yakın zamanda okumayacağım ikinci kitabı dedim de, keşke şu an yanımda olsa da okusam diyorum birden bire; meraklıyım, devamını görmek, öğrenmek, Sherry ne yaptı bilmek istiyorum. Tabii bunun için ilk önce kitabın çevrilip çevrilmemiş olduğunu öğrenmem, sonra da adını bulmam gerekiyor. İlk kitabı okul kütüphanesinden alıp olduğum için, devamını satın almak da pek cazip görünmüyor, ama bulurum ben bir şeyler. (Eğer seri kitaplarım olacaksa tüm seriye sahip olmak isterim de.)
Hala anlamadıysanız, bu kitap tam bir EVET'lik. Başarılı bir olay örgüsü, inandırıcı ve etkileyici karakterler, (ayrıca az önce bahsetmedim ama, tek bir karakterin yaşamına odaklanmayıp neredeyse herkesin hayatıyla ilgili detay ve olaylara yer vererek daha bir "gerçekçi" yapmış romanını yazarımız), orijinal bir fikir (18 saniye!), okuru (ben) alt-üst eden bir son ve sosyopat bir katil! Bence bu roman aradığınız her şeyi ve daha fazlasını içeriyor. Okuyun, okutun!
Dipnot: Favori karakterim kesinlikle ve kesinlikle John Payne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder