Adı: Keşke Senden Nefret Edebilseydim
Orijinal Adı: Stolen
Yazarı: Lucy Christopher
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
Goodreads Puanı: 3.90
Seri: -
Ben seni görmeden önce sen beni gördün.
Bir kız: Gemma, havalimanında, ailesiyletatile çıkmak üzere. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki…
Bir adam: Ty, salaş, bronz tenli, olgun görünümlü, nedense tanıdık, gözleri buz gibi mavi. Sanki beni istiyormuşsun gibi.
Kız ailesinden uzaklaşıyor. Bir anlığına. Adam onun kahvesinin parasını ödüyor. Ve içine ilaç atıyor.Hem de çok uzun süredir.Gemma ne olduğunu anlamadan Ty onu alıp götürüyor. Kumlara ve sıcağa. Boşluğa ve kimsesizliğe. Hiçliğe. Ve onu sevmesini bekliyor.Kurbanın, kendisini kaçırana yazdığı bir mektup olan Keşke Senden Nefret Edebilseydim Gemma'nın hayatta kalmaya dair ümitsizlik dolu öyküsü. Gemma'nın bedenini çalan Ty, genç kızın içinde çığlık atan tüm içgüdülere rağmen kalbini de çalmayı başarabilecek mi?
Bir kız: Gemma, havalimanında, ailesiyletatile çıkmak üzere. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki…
Bir adam: Ty, salaş, bronz tenli, olgun görünümlü, nedense tanıdık, gözleri buz gibi mavi. Sanki beni istiyormuşsun gibi.
Kız ailesinden uzaklaşıyor. Bir anlığına. Adam onun kahvesinin parasını ödüyor. Ve içine ilaç atıyor.Hem de çok uzun süredir.Gemma ne olduğunu anlamadan Ty onu alıp götürüyor. Kumlara ve sıcağa. Boşluğa ve kimsesizliğe. Hiçliğe. Ve onu sevmesini bekliyor.Kurbanın, kendisini kaçırana yazdığı bir mektup olan Keşke Senden Nefret Edebilseydim Gemma'nın hayatta kalmaya dair ümitsizlik dolu öyküsü. Gemma'nın bedenini çalan Ty, genç kızın içinde çığlık atan tüm içgüdülere rağmen kalbini de çalmayı başarabilecek mi?
Son birkaç gündür mektup formatındaki kitapları okumuş olmam tamamen rastlantı, yoksa henüz kafayı mektuplarla bozmadım. Endişelenecek bir şey yok. Aslında, bunu daha önce okuyup bitirdim fakat bir süre bekletmem, kitap hakkındaki düşüncelerimi toparlamam gerektiğinden oturup bir yorum yazmadım. Bir de, kitap zaten o kadar çok kişi tarafından okundu ki, söyleyeceklerim ne kadar yenidir ve kaç kişiyi etkiler bilemedim ama yine de söyleme ihtiyacı duyuyorum, o yüzden işte buradayız!
Öncelikle belirteyim, ben aslında bunu İngilizce olarak ekitap formatında okudum fakat Türkçe adıyla İngilizce adı o kadar farklı ki, yazıyı Türkçe edisyonu için girmenin daha mantıklı olacağına karar verdim.
- İlk defa bu tarz bir şey okudum. Kitapta Gemma, kendisini kaçıran Ty'a bir mektup yazarak olan biteni bir yandan da okuyucuya (bize) aktarıyordu. Ben başlarken işin mektup kısmını kaçırdığım ve Gemma da bunu açıklamadığı için, kitabın ilk önce sen diliyle anlatılmasını garip karşılaşmış da olsam çok kısa sürede bu dile alıştım ve beni rahatsız etmedi.
- Hikaye inandırıcı, duygular ve düşünceler gerçekçiydi. Gemma'nın kaçırılmadan önce ve kaçırıldıktan sonraki düşünceleri, hisleri ve hareketleri sırıtmıyordu. Okurken bu da olacak iş mi ya da hiç inandırıcı değil gibi düşünceler aklımın kıyısından köşesinden geçmedi. Gemma'nın bir süre boyunca Ty'ın ona zarar vermesini beklemesi, bundan korkması ve kaçmak için harcadığı çabalar...
- Ty! Yazar, karakteri Gemma'nın ağzından o kadar iyi ve başarılı anlatmış ki, neredeyse Gemma ile birlikte o çölde, o karakterle yalnız başıma kaldığımı hissedecektim. Duygu değişimleri, ne kadar öfkelenirse öfkelensin Gemma'ya sert davranmayışı, dürüstlüğü, çocukluğunda yaşadıkları... Evet, hastalıklı ve sorunları olan bir karakterdi ama bir canavar olduğunu söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Yaptıkları doğru değildi elbette ama kendimi Gemma'nın düşüncelerini paylaşırken buldum.
- Resim sahnesi beni içten içe bitiren sahneydi. Aklımda ne kadar canlandırırsam canlandırayım sanırım yazarın o sahneyi yazdığı sırada kafasında kurduğu resmi elde etmem imkansız. Fakat kesinlikle içinde olmak, yaşamak isteyeceğim bir huzur ve uyum içeriyordu o sahne. Açıklaması zor, okumayan birine nasıl tarif edeceğimi de gerçekten bilemiyorum.
- Sonu hiç hoşuma gitmedi çünkü belirsizlikleri, ucu açık biten kitapları pek sevemiyorum. Bana eksik ve kötü hissettiriyor. Bu hikaye böyle bitmemeliydi, sanırım kitabı bitirdiğim an aklıma gelen ilk düşünceydi çünkü okuyucu yazar (bu sefer Gemma olan, mektup yazarı) tarafından büyük bir belirsizliğe itiliyordu. Devamı olmalıydı. OLMALIYDI.
İçten içe, eğer çöl sonsuza dek sürseydi nasıl olurdu diye düşünmeden de duramıyorum...
- İlk defa bu tarz bir şey okudum. Kitapta Gemma, kendisini kaçıran Ty'a bir mektup yazarak olan biteni bir yandan da okuyucuya (bize) aktarıyordu. Ben başlarken işin mektup kısmını kaçırdığım ve Gemma da bunu açıklamadığı için, kitabın ilk önce sen diliyle anlatılmasını garip karşılaşmış da olsam çok kısa sürede bu dile alıştım ve beni rahatsız etmedi.
- Hikaye inandırıcı, duygular ve düşünceler gerçekçiydi. Gemma'nın kaçırılmadan önce ve kaçırıldıktan sonraki düşünceleri, hisleri ve hareketleri sırıtmıyordu. Okurken bu da olacak iş mi ya da hiç inandırıcı değil gibi düşünceler aklımın kıyısından köşesinden geçmedi. Gemma'nın bir süre boyunca Ty'ın ona zarar vermesini beklemesi, bundan korkması ve kaçmak için harcadığı çabalar...
- Ty! Yazar, karakteri Gemma'nın ağzından o kadar iyi ve başarılı anlatmış ki, neredeyse Gemma ile birlikte o çölde, o karakterle yalnız başıma kaldığımı hissedecektim. Duygu değişimleri, ne kadar öfkelenirse öfkelensin Gemma'ya sert davranmayışı, dürüstlüğü, çocukluğunda yaşadıkları... Evet, hastalıklı ve sorunları olan bir karakterdi ama bir canavar olduğunu söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Yaptıkları doğru değildi elbette ama kendimi Gemma'nın düşüncelerini paylaşırken buldum.
- Resim sahnesi beni içten içe bitiren sahneydi. Aklımda ne kadar canlandırırsam canlandırayım sanırım yazarın o sahneyi yazdığı sırada kafasında kurduğu resmi elde etmem imkansız. Fakat kesinlikle içinde olmak, yaşamak isteyeceğim bir huzur ve uyum içeriyordu o sahne. Açıklaması zor, okumayan birine nasıl tarif edeceğimi de gerçekten bilemiyorum.
- Sonu hiç hoşuma gitmedi çünkü belirsizlikleri, ucu açık biten kitapları pek sevemiyorum. Bana eksik ve kötü hissettiriyor. Bu hikaye böyle bitmemeliydi, sanırım kitabı bitirdiğim an aklıma gelen ilk düşünceydi çünkü okuyucu yazar (bu sefer Gemma olan, mektup yazarı) tarafından büyük bir belirsizliğe itiliyordu. Devamı olmalıydı. OLMALIYDI.
İçten içe, eğer çöl sonsuza dek sürseydi nasıl olurdu diye düşünmeden de duramıyorum...
Geçen yaz okumuştum kitabı ve ben de resim sahnesi hakkında aynı duyguları paylaşıyorum seninle. Ayrıca kitap bittiğinde ağlıyordum resmen, sinirlerimi fena bozmuştu o son.. Bence de devamı olmalıydı kesinlikle..
YanıtlaSilBir arkadaşım devamı olacağına dair bir şeyler söylemişti bana ama internete bakınca sadece hayal kırıklığıyla karşılaştım :(
Sil